Yıllarca temel işletim sistemimiz hep malum yazılım oldu. Linux/Unix tabanlı sistemleri de çok sever ve sunucularda bol bol kullanırdım. Fakat laptopumda sorunsuz kullanabileceğim Ubuntu gibi bir linux dağıtımına ise son yıllarda kavuştum. Fakat yine de kullandığım yazılımı ikinci plana atma konusunu hep erteledim. Bunun en büyük sebebi de özellikle kurumsal firmalarda kullanılan yazılımların ve sistemlerin bir çoğunun linux desteğinin olmamasıydı.

Fakat bu senenin başında, iPhone dolayısıyla daha yakından tanımaya başladığım Apple ve Mac ürünleri nedeniyle,  Mac OS X işletim sistemine de ilgim artmaya başladı. Zaman içinde çevremde az sayıda bulunan Mac kullanıcısından, birçok kurumsal uygulamanın Mac’te de çalıştığını öğrenmeye başlayınca, bir MacBook alma fikri giderek aklıma yatmaya başladı. Fakat bilinç altımda kabuk bağlamış olan “Mac’i sadece reklamcılar ve matbaacılar kullanır” ve “Mac pahalıdır” önyargısının kırılması hiç de kolay olmadı. Ama gördüm ki, özellikle yurtdışındaki yazılım geliştiriciler arasında Mac kullanımı oldukça yaygın. Arkadaşlarımın MacBook’larını detaylı inceleme fırsatını bulunca da, Mac’in aslında pahalı olmadığını, tam aksine toplam sahip olma maliyeti açısından rakipleri ile aynı paraya, belki de daha ucuza geldiğini anladım. (Polemik oluşmaması açısından bu noktayı fazla açmayacağım, zaman içinde ne demek istediğimin daha iyi anlaşılacağını umuyorum)

Bir arkadaşımın yarım günlük eğitimi ile de, bir seferde Mac’e geçmiş oldum. Başlarda bir kaç gün doğal olarak zorlandım, hep süre gelen yazılım’a alıştığımız şekilde kullanmaya çalıştığım için. Fakat bir hafta içerisinde acemiliğimi tamamen attım.

Beni, Mac’e geçtikten sonra en çok da şunlar şaşırttı:

a) Windows’ta sık sık yaşadığım cihazı resetlemeye kadar götüren takılmaların olmaması.
b) Cihazı haftalarca kapatmama. (MacBook’un kapağını kapattığımızda gerçekten kış uykusuna yatıyor ve pil tüketimi gerçekten az oluyor. Süre gelen yazılıma sahip  tabanlı laptoplar ise şekerleme yaptığı için çoğu kez ya uyku moduna giremiyor ya da pil çabuk bitiyor.)
c) Yazılım geliştirme araçlarının (Özellikle Eclipse’in) çok hızlı açılması ve çalışması
d) Donanımın ve yazılımın tek bir firma tarafından üretiliyor olması nedeniyle, bir kullanıcının beklediği tüm temel fonksiyonların gayet hızlı ve estetik bir şekilde çalışması.

Özetle, MacBook’umun performansına ve fantastik özelliklerine hayran kalarak cihaza kısa sürede alıştım. Lakin bu güzelliklerinin yanında, beni hayal kırıklığına uğratan hiç bir özellik yok desem yalan söylemiş olurum :) Alışılmış yazılım’dan , Mac OS X’e geçiş yapan her kullanıcı gibi ben de ilk olarak Windows’ta sık kullandığım uygulamaların (özellikle ücretsiz olanların) muadillerini aramaya başladım Mac OS X’te. Fakat kısa sürede gördüm ki, Mac dünyasında henüz Alışılmış Yazılım’taki kadar ücretsiz veya açık kaynak uygulama zenginliği bulunmuyor.

Yanlış anlaşılmasın, Mac OS X için, her ihtiyaca cevap verecek bir çok harika uygulama geliştirilmiş durumda. Lakin bu uygulamaların çoğu ücretli. 5-10$ olsa hadi neyse , çoğunun fiyatı en az 50$’dan başlıyor. Aslında güzel ve ücretsiz uygulamalar da var ama sayıları az olduğu için bunları bulmak Alışılmış Yazılım’taki kadar kolay olmuyor.

İşte bu yazımdaki amaçlarımızdan bir tanesi de, benim gibi yakın zamanda Mac dünyasına geçiş yapmış ya da geçmeyi planlayan kullanıcılara, bu faydalı uygulamalar ve ipuçları konusunda yardımcı olmak. ESC Bilgisayar bünyesinde yazacağım yazılarda da ağırlıklı olarak, beğendiğim ve tecrübe ettiğim Teknoloji haberlerini ve gelişmelerini sizler ile paylaşacağım.

Saygılarımla ;