Sokaklarda gördüğümüz her on reklam panosunun dokuzunda bir hastanenin tanıtımı var.
★
“Erken teşhis hayat kurtarır” Diyorlar.
Lafımız yok.
Tabii ki kurtarıyordur lakin, artık erken hasta etme çağındayız.
Etrafınıza bir bakın…
Kendini çok sağlıklı sananların yarısı gizli depresyon hastası...
“Ben hiç ilaç kullanmıyorum” Diyenler bile, ya antidepresanla
tanışmış ya da o yola girmek üzere.
Mutluyum diyenlerin kalbi, hiç beklenmedik bir anda duruveriyor.
Gülümseyen yüzlerin ardında, aniden gelen ölümler, kalp krizleri,
emboliler…
Alerjik bir öksürükle başlayan çoğu sürecin sonunda bile çağın
vebası kanser teşhisiyle yıkılan hayatlar mevcut…
Memlekette ortalama yaşam süresi 60’lara kadar inmiş.
O da iyi ihtimalle.
★
Tüm bu hengâmede asıl ilginç olan şu;
- Hastane sayısı artıyor.
- Hekim sayısı artıyor.
- İlaç rafları dolup taşıyor.
- Çığır açan tıpta tedavi yöntemleri hızla gelişiyor.
Peki.
Hal, ahval bu iken daha mı sağlıklıyız?
Hayır!
Artık, her birimiz daha yorgun, daha kırılgan, daha mutsuzuz.
Meramımı anladınız sanırım.
Demek istediğim sağlığa her yıl milyarlarca lira harcandığı halde
sağlıklı toplumdan her geçen gün uzaklaşıyoruz.
Sebep ne?
Nerede yanlış yapıyoruz, bunu bilenimiz de yok.
Acaba, sağlığı sadece hastalıkları bastırmak mı zannettik?
Acaba, hastanelerimiz çoğaltırken, huzuru, umudu, doğallığı, sabrı mı
azalttık?
Veyahut bedenimizi ilaçlarla doyururken, ruhlarımız mı aç kaldı?
Herkes kendine yakışanı alsın cevaplasın.
★
Modern tıbbın imkânlarını yok sayamayız.
Lakin insanı sadece laboratuvar değerlerine sığdırmakla da sağlık inşa
edemediğimiz belli.
★
İnsan bir tek et ve kemikten ibaret değil.
Reçetelerin çoğaldığı yerde, belki de sevgi azalmıştır.
İlaçların arttığı yerde, belki de şefkat eksik kalmıştır.
Özetle, ortak gerçeğimiz şu ki;
Bir yerlerde büyük bir hata var.
Ve görüldüğü üzere biz bu yanlışı bulup düzeltmediğimiz sürece
hiçbir reçeteden şifa görmeyeceğiz!
FINDIK DALDA ASILSIN…
Doğruya doğru dediğimiz yerde, eğriyi koynumuzda saklayacak değiliz.
Hele ki mesele memleketin fındığıysa susmak ayıp, yazmamak günahtır.
Toprak Mahsulleri Ofisi öyle bir fiyat açıkladı ki, tam evlere şenlik!
Giresun Levant 200 TL, düz Levant 195 TL, Sivri 190 TL.

Bu nasıl matematiktir, vallahi anlayamadık!
★
Sabah namazıyla kalkıp, akşam ezanına kadar eğilip bükülen fındık
işçisinin yevmiyesi olmuş 2 bin TL, ona da talep yok.
Yeme-içmesi, yolu, getir-götürü…
Kısaca, üreticinin sırtı yere geliyor ama hesabı bir türlü denk düşmüyor.
Bırakın kâr etmesini, zararı en baştan ortada…
Sürümden kazanır desen, Allah aşkına, Trabzon bölgesinde tonla
fındık üreten kaç kişi kaldı?
Ha bir de üreticiye verilen 200 TL karşısında kavrulmuş fındık var, 700
TL.
Vallahi günah!
Billahi yazık!
Verilen fiyat gözden geçirilmeli…
ALO, DOLANDIRILDINIZ!
Dün, Varlık Fonu’na borcunuz var; diyen bir adam aradı.
Numarası garip, üslubu garip, iddiası çok daha garipti.
Güya, üyeliğimizi iptal etmek için bir ödeme yapmamız gerekiyormuş.
"Böyle bir durum varsa bir poliçe, abonelik veya resmi evrak
gönderin" Dedim, gönderemeyeceğini söyledi.
"Hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım." Dedim, "Ben dolandırıcı
değilim, bulunabilirsiniz." Dedi.

O an şunu düşündüm…
Günümüz dolandırıcılarındaki bu özgüven, rahatlık ve alenilik
hakikaten başka kimsede yok.
Eskiden bu gibi işler gizli kapaklı çevrilirdi, şimdi dolandırıcılık bile ulu
orta, gururla yapılıyor.
İki seçenek var.
Bu cesareti veren şey ya hukukun yetersizliği…
Ya da cezaların caydırıcı olmamasıdır.
Neticede bir insan, karşısındakine "Ben dolandırıcıyım" demeden,
dolandırıcılığı bu kadar olağan ve sistematik bir dilde sunabiliyorsa,
ortada sadece bireysel ahlaksızlık değil, toplumsal bir boşluk var
demektir.
Zira bu ahlaksızlar sadece sizin iyi niyetinizle oynamıyor.
Devletin adını kullanıp, kurumların itibarına sığınmakla birlikte,
insanların korkularını, bilgisizliğini ve güven duygusunu istismar
ediyor.
★
Evvelce, "Bize bir şey olmaz" diyen bir toplumduk.
Şimdi de, "Nasılsa herkes dolandırılıyor" düşüncesiyle kaderine razı
olmuş bir kalabalığa dönüştük.
Mevcut sistem böylesine bir düzenbazlığa hala ciddi bir cevap
veremiyorsa hepimizin cebinde açık bir hedef tahtası var demektir.
Hülasa.
Yetkililere açık çağrımdır;
Bu işler şikâyetle değil, şeffaf ve caydırıcı adımlarla ancak çözülür.
Aksi halde dolandırıcılıkla mücadele, sadece mağdurların kendi
çabasıyla sınırlı kalır.
★
Yorulduk…
★ ★ ★
Yazmak iyi gelir.
Bana;
“[email protected]” adresinden ulaşabilirsiniz.
