Eltileri, Görümceleri,

Kayınvalideleri ve Yaşanmış hikayeleriyle;

Selvi boylum, Al yazmalım.

GELİNLERİMİZ.

Genelde iyi geçiniyoruz havalarıyla, Mecburiyetten aynı çatı altında yaşamak zorunda olan, Gelinler, görümceler, eltiler ve kayınvalideler.

Onlarla da olmuyor,

Onlarsız da olmuyor

Birbirlerine egemenlik kurma savaşları, genelde ilk cephedeki savaşı eve yeni gelen geline karşı, evin bekar kızı, annesi ve eltisi kazanır gibi görünse de, yeni gelin kısa bir sürede ipleri eline alır ağırlığını yavaş yavaş hissettirmeye çalışırdı.

Trabzon'da  50'li yılların başlarından 80'li yılların başlarına kadar, Aile içerisine girecek olan gelinin öyle çok ağırlığı olmaz, olana da itiraz edemez, aile içerisindeki düzene öncelikle ayak uydurmaya çalışırdı.

Öyle ki eskiden sevdaluklar da öyle kolay kolay belli edilmezdi. Herkes her sevdiğini alacak diye yazılı bir kural da yoktu.

Adına Şiirler şarkılar yazılan, kitapların arasına karanfiller, güller koyulan. Ağaçlara isimleri kazılan, kenarları çiçek resimleriyle süslü, içeriğinde yüreğinin yangınını belirten, mektuplar yazılıp,  insanın içini kıpır kıpır oynatan, ah o sevdalık çeken gelin adayı genç kızlara verilen öğütlerin en başında gelen,

Sevdiğini alamayacaksan,

Ya bağrına taş basacaksın.

Ya da aldığını sevmeye

Çalışacaksın kuralıydı.

O yıllar aralığında birbirleriyle evlenecek olan kızları ve delikanlıları genelde aileler seçerdi. Büyükler rıza göstermezse bu iş asla olmazdı.

Ara sıra geleneksel düzeni bozup, sevdaluk çekenlerin birbirine kaçarak evlendikleri de olurdu ama onlar istisnaydı.

Halk arasında çok söylenilen, bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır deyimini herkes hatırlar sanırım.

Genelde görücü usulüyle, yapılan girişimler, Ya hamamlarda,

kurna başında ya mahallede komşular arasındaki sohbetlerde, ya da el işi yaparken,  başlardı.

Hepsinin hikayesi farklı farklıda olsa da, ortak noktaları çok olan, Selvi Boylu Al Yazmalı Gelinlerimiz.

Genç kızların, o yıllarda anne ve baba evinden ayrılarak koca evine gelin gitmeleri zannedildiği kadar öyle kolay bir şey değildi.

Bir kere söz kesildi, yüzükler takıldı hayırlı olsunlar denildi ama iş bitmedi. Düğüne kadar ağırlıklar, hazırlıklar, gelinlik provaları( oda mahallede bayan terzisi varsa ) aylarca sürerdi. Düğün olana kadar,  öyle oğlanla kız çıksın dolaşsın birbirlerini iyice tanısınlar hikayesi de genelde yoktu. Yeni gelinin ayrı bir eve çıkması da çok olası değildi.

Genelde kaynana evine girecek olan gelinler eğer şanslı iseler bir evin bir gelini olurlardı. Yoksa, iki veya üç eltili, iki görümceli evlere gelin gidenlerde olurdu ki, yandı gülüm keten helva.

Üç eltili, iki görümceli evlerde, gelin, görümce, kaynana ve eltilerle yaşamak öyle kolay bir şey değildi.

Çocuk ağladı koş.

Altına pisledi koş

Acıktı, mama yapılacak koş.

Akşam erkekler eve gelecek yemek hazırlığı için koş.

Koş babam koşşş

Evin işi, yemeği, çamaşırı bulaşığı bitmez.

Genelde temizlik işleri yeni geline yaptırılır, yemekleri de kayınvalide ve büyük gelin yapardı. Görümceler var ya ah bu Görümceler, her duyduklarını işittiklerini anne ve babalarına yetiştirmeyi iyi becerirlerdi.

Çarşıya, pazara mı çıkılacak, çift hazır bileziğini takmış, egosu tavan yapmış kayınvalide önde, gelinler arkada çarşıya çıkılırdı.

Öyle her istediğini de alamazsın, önce görümce sonra kayınvalide karar verecek sen sadece, iç çeke çeke bakarak bizimde ayrı bir evimiz olsa bizde ayrı yaşasak diye hayallere kapılırsın.

Çok zordur, meşakkatlidir gelin, görümce, elti, kayınvalide hep birlikte aynı evde yaşamak.

Ne kadar zor olsa da eskilerin bu zorlukları hazmedip, olgunlukla başarabilmesi, gerçekten müthiş bir başarı öyküsüydü.

Birebir aynı çatı altında yıllarca birlikte yaşayanlar, bin bir zorluklarla, sonradan ayrı ayrı evlere de çıksalar, zaman içinde o kalabalık coşkulu aile sıcaklığını arasalar da bulamazlardı.

Yeter ki, saygı, sevgi ve iş paylaşımı hakkaniyetle olsun, birlikte aynı çatı altında yaşamak ve paylaşmak güzeldir bee dedirtecek kadardı.

Kayınvalide gelinleri ile birlikte hamama gidecek hazırlıklar tamamlansın.

Hamam dediğin, tam bir özgürlük ve yaşam alanı demekti gelinler için. İki insan görüp kurna başında sohbet etmek iyi gelirdi gelinlere. Kayınvalide yıkanacak, hemi de iki kolundaki hasır bilezikle yıkanacak.

Nispet olsun diye o zamanın kayınvalideleri ziynet eşyalarını ve hasır bileziklerini hamamda olduğu gibi, tahta lehenlerde çamaşır yıkarken de çıkarmazlardı. Gelinlerden İkisi de göbek taşında el pençe divan şeklinde kayınvalideyi bekleyecek biri sürtecek diğeri keseleyecekti.

Offf offf offf birde çekilmez, hiç bir şeyi beğenmeyen, kayınvalideniz olduğunu varsayın, yandınız.

Sabah kalkmalar da akşam yatmalarda öyle ben gidiyorum uykum geldi demeylede olmuyordu. Her şeyin bir yeri birde zamanı vardı.

Hele birde çoluk çocuğa karıştınmı yandın. İş bitmezdi zaman yetmezdi.Şimdinin gelinleri çok şanslımıdır, şansız mıdır desem bilemem. Dört katlı villa tipi evlere yada 250 metrekare dairelere sığmayan, her çocuğa ayrı oda, tv, cep telefonu ve bir sürü imkanlar sunan anneler babalar çocuklarınız ve sizler gittikçe yalnızlaşıyorsunuz.

Şimdiki nesiller,mücadele etmeden uğraşı vermeden birlikte yaşamanın kıymetini hiç bir zaman bilemeyecekler.

Biz o konuda şanslı jenerasyonlardık.Çok şükür o günleri doyasıya yaşadık.O zamanlar öyleydi, bizlerde anlatılan hikayedeki güzellikleri yaşayan ailelerden birisiydik, diyenlerimiz çoktur.Evet, bizlerde dört (gelinli) eltili iki görümceli evde büyüdük.

Birlikte yaşamanın, birlikte paylaşmanın en muhteşem günlerini yaşadık. Kahramanımız olan ailemizin en büyüğü Babaannemiz,

İki defa hacca gitmiş , dört gelin, iki enişte, yirmi iki torun sahibi, yaşadığı Pazarkapı mahallesinde sülükçünün aslı diye tanınan, başında beyaz yaşmağı, gözündeki gözlükleri ve elinden hiç düşürmediği el işisiyle

Hacı Aslı Kandaz'dı. Çok yemeğini yedik çok hizmetlerini gördük, kendisinden çok şeyler öğrendik. Allahım rahmetini bol eylesin.Çok sıkıntılar ve meşakkatlere katlanıpda hiç bir teknolojik imkanları olmadan, tabiri caizse saçını süpürge edipde, bizleri yetiştiren annelerimize ve bizlerde çok emekleri olan o zamanki büyüklerimize,

Sevgi ve saygılarımla.  Yaşayanlara selamet, kaybettiklerimize de Rahmetler diliyorum.