Kaybolan meslekler arasında, çoktan unutulmuş, tarihin tozlu sayfalarında yerini almış, hatırlayanlar için ilginç ve güzel bir nostaljidir...

KİRMANCILIK VE AT ARABACILIK...

Kirman dokuyanların en bilineni, en tanınanı Mustafa Altuntaş ağabeydir.

Akçaabat Derecikli olmasına rağmen gün içerisinde mekanı Pazarkapı Mahallesi ara sokaklarıydı.

Mısırlıoğlu sokaktan başlar, Sekiz Direkli Hamamın ara sokağından, sabırların fındıkcı dükkanlarının önüne çıkar, Köfteci Hurşit'in önünde biraz mola verdikten sonra Pazarkapı Camii önünden geçerek, Rüştü'nün fırını ve Marazların otelinin önünde turunu bitirir, akşam hava kararmaya yakın elindeki kirmanı toplar ve evine dönerdi.

Sabahın ilk ışıklarında yine aynı yerden kirman eğirmeye başlar, güzergahını hiç bozmaz her zamanki aynı yerde turunu bitirirdi.

Elinde ahşaptan yapılan topaça benzeyen yün eğirme aleti, cebindeki yumağıyla, uzun siyah deriden yapılmış parlak kovboy çizmeleriyle, yukarı doğru kıvrılmış mumlu çengel bıyıklarıyla, siyah deri yeleği, kravatı ve tonya usulü altıgen şapkasıyla  kirman'ını elinden düşürmeden görsel şölen sunar gibi güzergahını tamamlamaya çalışırdı.

70'li yıllardan 80'li yılların sonuna kadar belkide mesleğinin en tanınan en bilinen sembol olmuş kişilerinden birisiydi Kirmancı Mustafa Ağabey.

Kirman eğirmek öyle dışarıdan bakıldığı kadar kolay bir iş de değildi.

Kirman'ı döndürmek için  işe uygun yumak bulup ilmeğini kirman'ına geçireceksin, sonra ara ara ıslatarak sistematik bir şekilde elinle bir aşşağı bir yukarı sallayarak döndüreceksinki ip aşağıdan düzgün çıkıp makaraya sarılsın.

Akşama kadar kirman'ını çalıştıran Mustafa ağabey,  Pazarkapı'da ve çevre köylerde hemen hemen herkes tarafından tanınan ve bilinen bir meslek erbabıydı. 

60'lı 70'li ve 80'li yılları bilenler, bugün için artık gerçekleşmesi çok zor olan, inanılmaz vay bee ne günlerdi o günler dedikleri güzellikleri yıllar önce doya doya yaşamışlardır. 

Şanslı kuşaktık biz her şeyi yerinde ve birebir canlı görme şansımız vardı.

Kirmancı Mustafa ağabey, aynı zamanda, çok iyide bir at binicisiydi.

Resmi bayramlarda  tonyadan gelen siyah beyaz alacalı atına biner meydandaki gösterilere  katılırdı.

Hatırlayanlar bilir....

At sahibi ve at arabası sahibi olmak öyle kolay bir iş değildi önemliydi.

Son dönemlere kadar atlar ve at arabaları hayatımızın birer parçası gibiydiler.

Atlar pazarkapıdaki eski balıkhanenin karşısındaki yazıcı handa nal'lanır tımar edilir eğer'lenir, yine pazarkapıdaki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun amcaoğullarının hala daha faaliyetlerini sürdürdüğü kereste dükkanlarının karşısındaki tosunların büyük taş binasının yanına dizilirlerdi.

Trabzon'da at arabalarıyla taşımacılık yapıldığı yıllarda en çok at arabası'da pazarkapıdaydı.

Abartmayayım eğer trabzonda 50 tane at arabası varsa 40 tanesi pazarkapıdaydı.

Bilinen tanınan en meşhur at arabacısıda yine pazarkapıdan torpido lakaplı yılmaz ağabeydi.

Yılmaz ağabey siyah beyaz yıllarda türk sinemasında fırtınalar estiren Yılmaz Güney'in de hayranıydı.

Bazen at arabasından atını çözer, sahile çıkan sur kapısından geçerek, sahildeki ciravların fındık fabrikasının önündeki geniş alanda, kovboy filimlerinde seyrettiği yılmaz güney gibi atını sürmeyi çok severdi.

At arabalarıyla mahalle aralarındaki dar sokaklara girme şansınız vardı. Kabuk, kömür, balık halinden kasalarca balık, sebze halinden sebze ve meyve, evlerden ev eşyası aklınıza gelen ne varsa pratikte at arabalarıyla taşıtma şansınız vardı. Taksimetre, atmetre yoktu, esnaflık, ahilik ruhu henüz daha kaybolmamıştı, işin bittikten sonra ne verirsen Allah bereket versin denir, verilen para çeneye, sakala sürülürdü. 

Usulü kaideside buydu.

Çocuktuk, bulunduğumuz çevrede merak ettiğimiz  bugünkü neslin hayal bile edemeyeceği her şeyleri gözlerimizle canlı yayın izler gibi görme şansımız vardı.  

O zamanlar şimdilerde olmayan farklı ve güzel meslekler vardı.

Kirmancılık ve At arabacılık bunlardan bir tanesiydi.

Mesleklerinde sembol olmuş kişilerin başında gelirdi, Kirmancı Mustafa ağabey ve at arabacı yılmaz ağabey. 

Onlarla birlikte o mesleklerde kaybolup gittiler.

Belki bireysel olarak, hobi olarak yaylalarda, köylerde Kirman'cılık yapanlar, at bakıp binenler, hala daha var olsalar bile, bizim tanıdığımız en tanınları ve bilinenleri mustafa ağabey ve yılmaz ağabeydiler.

Allah rahmet eylesin.

Mustafa ağabey rahmetli oldu, Yılmaz ağabey ise yaşıyor.

Hepsi anılarda hatıralarda kaldı.

Öyle bir geçiyor zamanki, dercesine, daha dün gibi on yıllar öncesinden hatırladığımız bildiğimiz mesleklerin hiç birisi bugün olmasa bile  hafızalarımızdaki yerleri hala daha çok taze.

Yaşadığınız binlerce hatıralar biriktirdiğiniz o eski günleri hatırlarken, göz yaşlarınızı içinize atmadan bırakın beni hıçkıra hıçkıra ağlamak  istiyorum dersiniz.

Bizim kuşaktan,

Ahhh elimde imkanım olsa, zaman tünelinden geçip o eski muhteşem günlere gitmeyi isterdim diyenlerimiz çoktur.

O güzelim yılları yaşayan ve bilenler için geri dönüş malesef yoktur.

Yüreklerimizdeki heyacanları ve anılarımızda yer etmiş bu güzellikleri hatıralarımızda yaşatmaktan ve yazmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden

Kalın sağlıcakla...