Büyük liman havzasının önemli bir ilçesi olan Vakfıkebir çok eski bir yerleşim yeri olmasına karşın, gerekli yatırımları yapılmadığı için, merkez kademelenmesi, demografik yapı, yaşam alışkanlıkları, kentleşme oranı ve iktisadi yapı bakımından gelişme kararları bölgesel koridorlanmada hayata geçirilemediğinden ilçede beklenen gelişme olmamış ve olamamaktadır.
Doğu Karadenizin ana aksı üzerinde bulunması ve eskiden; Şalpazarı, Beşikdüzü ve Çarşıbaşı nahiyelerinin bu ilçeye bağlı olması nedeniyle il bazında önemli bir alt bölge konumu taşımasına karşın, bugün bu bütünleşik olanaklardan da yoksun kalmıştır.
Güç bileşenleri bölününce girdilerin azalması, insan trafiğinin kendi içinde yerelleşmesi ve yeni yeni istihdam alanlı projelerin üretilememesi de olayın başka bir zaafiyetini oluşturmaktadır.
Turizm akışı açısından olaya bakıldığında, ilçe tarihi varlıklar, mesire yerleri, şelaleler mağaralar ve benzeri alanlar açısından yoksun olduğu gibi geçim ekonomisi olarakta fındık ve kent merkezli günü birlik ticarete dayandığından çekim üssü haline gelmeside zor görünmektedir.
Sahil ana yolundan yıllık giriş ve çıkışların ortalama büyüklüğü altı milyon insan civarında olup, bu miktarın yüzde onu ilçeye uğratılabilirse altıyüz bin insanın ziyareti sonucu yıllık girdi 15-20 milyon Türk lirası olma olasılığı yüksek görünmekte olup bu projenin kamu kurumlarına maddi bir masrafıda olmayacaktır.
Onun için özellikle bu aktif ve gelip geçici sosyal haraketin ilçeye kazandırılması ciddi önem arzetmektedir.
İlçenin nüfusu 1990 yılında 38936 iken aradan geçen 35 yılda 50-60 bin olması gerekirgen bugün itibariyle nüfus 27219'a düşmüştür.
Bu durum demografik açıdan olumsuz bir projeksiyon anlamı taşımakta, yani kadim ilçe iz düşümünden de uzaklaşarak büyüyeceği yerde küçülmektedir. Şehirleşmenin en güçlü göstergesi nüfus artışı ve yatırımlar olduğundan, göç olgusunun önlenemeyişi ilçenin bu anlamda da önünü kestiğinden 922 ilçenin gelişmişlik kategorisinde 265.sırada yer almaktadır.
Yıllar önce organize sanayı alanı olarak belirlenen yerde hiçbir faaliyet hayata geçirilerek bir kazma dahi vurulmamış olması Vakfıkebir'in tarihden gelen dinamizmini de frenleyerek bu anlamda klasik bir ilçe aşamasından kurtulamamaktadır ve bunun içindir ki üst kademelerde bir gelişmişlik sıralamasına girememektedir.
Halbuki sahil kuşağında denizle irtibatlı bir yerleşim alanında yer alması çok önemli bir varlıkken, denizel ortamın olanaklarının kullanılmaması sürecide ilçeyi daha atıl kılmaktadır.
Aslında ilçenin kalkınması başta turizm olmak üzere tarım ve ticaretten geçmektedir.
Ancak bu üç temel faaliyet alanıda çevre düzeni planının konusu olup, bu anlamda da planlama ve projelendirme yapılmayarak ilçenin gelişim hızı gittikçe azalmakta ve en yakındaki sınırdaş ilçelerle güçlü bir dörtlü oluşturma olasılığının da önü kesilmektedir.
Halbuki ilçenin içinden geçen ve çok önemli bir hinterlant oluşturan yol ağı (Tonya, Anabedama (Çayıriçi), Kalınçam, Erikbeli Sazalanı, Şıh kıranı, Gökçeköy, Çanakçı vadisi, Karabörk köyü, Kuşdili köyü Görele ve Beşikdüzü ve yine Şıh kıranından itibaren Acısu, Şalpazarı, Beşikdüzü ve Erikbeli, Kürtün Zigana dağı, Maçka Meryemana Ortahisar ve yine Erikbeli Kadırga, Beypınarı ve Haçkalı hoca obaları ile Düzköy çal mağarası Akçabat ve Vakfıkebir) ve bu varyantlar üzerinde her türlü sosyal tesisler ile doğal güzelliklerin olması safari turizmi ve konaklama için çok önemli ve aktif bir turizm sirkülasyonunun hazır hali olup, sadece kullanmak gibi bir ihtiyaç gerçekleştirilemiyorsa daha ne beklenmektedir anlaşılabilir gibi değildir.
Aslında Vakfıkebir için kırsal kesimde Tonya gibi bir ilçenin olması organik bağ açısından önemli bir üs konumu hüviyetindedir.
Vakfıkebir anabedama ve kalınçam güzergahında beş altı veya daha fazla köyün kesişme noktalarında köy halk pazarlarının kurulması hem turizmi artıracağı gibi hemde kırsal kesim ürünlerinin değerlendirilmesi sağlanacak ve insanların pazar kültürleri gelişerek kırsalda zaman içinde girişimci yetiştirilmesinin yolu da açılmış olacaktır.
İşte bu iki ilçe için yukarıda sözü edilen alanların turizme endeksli kullanımı için kamu ve özel teşebbüsün iş birliği yapması neticesinde her iki ilçenin bu birliktelikten önemli kazançları olacaktır.
Vakfıkebir, Tonya, Kürtün ve Maçka ilçeleri kültürel açıdan yakınlık içinde olduklarından, yollar üzerindeki sosyal tesislerden yararlanmanın yanında bu yol boylarındaki köy ve mahallelerde üretilen yerel ürünler (Peynir; Yağ, Süt, Bal, Sebze ve Elişi ürünleri vs.) in pazarlanması sonucunda da belkide yüzlerce ailenin geçimlerine katkı sağlayarak, kırsalda turizm amaçlı pazarlamanın önü açılacak ve çeşitli nedenlerle üretimden uzaklaşan insanların yeniden tarıma yöneliş yolu olacaktır.
Eskiden Tonya ilçesi hayvancılık yönünden küçük Hollanda diye anılırken, bugün bir süt fabrikasının kesintisiz tam kapasite ile çalışma olanağı kalmadığı gibi hayvancılık marjinalleşmiş olup, üretilen sütte farklı farklı fabrikalara verilip güç birliğide bozularak yılların en eski kooperatifi hammadde ve üretim sıkıntısı çekmektedir.
Burada temel sıkıntı başta siyasiler olmak üzere her iki ilçeyi yönetenlerin bir varlık ortaya koyamamalarından kaynaklanmamktadır.
Zira, girdi fiyatlarının yüksekliği, üreticiyi motive edecek projelerin devreye sokulmayışı, üretilen ürünün para etmemesi ve emek israfının önlenemeyişi, hayvancılık için verilen teşviklerin çok yetersiz olması, pazarlama ağının çeşitlendirilememesi ve klasik kooperatifçilik konusunda ısrar edilmesi gibi faktörler Tonyada hayvancılığın çökmesine sebep olmuştur.
Sonuç olarak; her iki ilçe yeraltı ve yerüstü varlıkları açısından zengin olmayıp, başta geleneksel kültürde var olan tarımsal üretimi, turizmi ve ticareti ön plana çıkarmak halkın sosyolojik yaşam tarzıyla örtüştüğü için bu proje bir zorunluluk olarak görünmektedir.
Kırsalda nüfusun yaşlanması, gençlerin ķöyleri terketmesi gibi sosyal kırılganlıklar gittikçe artmaktadır.
Kırsal mahalle pazarları belediyelerin öncülüğünde açılarak üretim kültürünun diri tutulması belli bir ölçüde gençlerinde kırsalda hayatlarını sürdürmelerini tetikleyecek ve yeni yeni açılımlarda devreye girecektir.
Sözü edilen tarım, turizm ve ticaret toplumsallaştırıldığı takdirde her iki ilçenin gelişmesi durağanlıktan kurtularak yeni hedeflere yönelimi hızlandıracaktır.
Aksi olduğu ve kalıcı projeler ile üretken karlı düşünceler eyleme dönüşmedikçe durum daha ağırlaşarak sorun/sorunlar önü alınamaz bir serüvene dönüşebilir. Onun için şimdi eylem, birlik ve emeği öne çıkaran proje üretme zamanı olup,bu husus tarım,turizm ve ticareti geliştirmekle mümkün görünmektedir.
Onun için toplumun tek bir ferdinden tüm bileşenlerine kadar herkesin sorumluluğu bu üçlü olmalıdır.