Biz, bize odaklanalım..

Trabzonspor taraftarları olarak, bize bizim takımımıza odaklanalım.. Bizim takımımıza motive olalım.

Ligin kalan sürecinde, takımımızın puan kaybetmemesi gerekiyor.. Rakiplerimizin, rakipleri ile yaptığı maçlarda rakiplerine bel bağlamamamız gerekiyor.. Bırakın onların maçı, yazılan senaryoya göre hayata geçsin..

Asıl bizim maçlarımız bizim istediğimiz gibi sonuçlansın.

Kalan 7 maç gösterdi ki..

Biz, sahayı da dağıtacağız.

Masayı da yıkacağız

Yazılan senaryoları yerle bir edeceğiz.

Esamemiz, bizimle okunacak.

Birinin emeği ile öne geçecek değiliz.

Bizim emeğimizle 7x3 eşittir 21 yakalayacağız.

Başkasının bilmem nesi ile gerdeğe girmeyeceğiz.

O nedenle, biz bizden sorumluyuz..

Bizim maçımıza odaklanalım.

Bizim maçımızda, bizim çocukları motive edelim.

Bizim maçımız öncesi masaları etkileyelim.

Bizim maçımızda, bize karşı oyunları bozalım.

……………………………………………………………………………………………..

Saygı Öztürk gazeteciliği…!

Saygı Öztürk’e satır arası bel altı vurma gazeteciliği, hiç yakışmadı..

Ali Ayvazoğlu’nun evli olmasına rağmen Bahar Hanımla dost ilişkisini geliştirerek, eşinden ayrılıp evlenmeleri ile ilgili iki satır yazı, haysiyet cellatlığına dair 100 satır yazıya bedel. Bir kadının namusuna ustalıkla(!) ancak bu kadar dil uzatılabilir.. Şahsiyeti küçültülebilir..

İç İşleri Bakanı Soylu’nun bu anlamda koyduğu tavır, çok yerinde ve haklı.

Çünkü, Bahar Ayvazoğlu’nu tanıyor… O iki satın yazıyla anlamlandırılacak bir kadın değil.

Saygı Öztürk diğer iddia ettiği her şeyde haklı olabilir.. Bahar Ayvazoğlu’nun kadınlık ruhuna laf etmesi, erkeklikte değil, gazetecilik de.

Bir başka konu ise.

İyi ki ilk tepkiyi Süleyman Soylu verdi. Vermeseydi, Trabzon uyuyordu.

Soylu’nun dava arkadaşlığı işte böyle anlamlı..

…………………………………………………………………………………………..

ÇUKURÇAYIR KAVGASINDA BEN KİMDEN YANAYIM?

Çukurçayır mahallesinde Cumartesi günü hareketlilik vardı.

Nedeni Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin dolmuşta dönüşüm sürecinde aldığı kararlardan bir tanesini uygulamaya koymak üzere, Çukurçayır için ayrılan taksilerin iş başı yapması yerlerini alması idi.

Fakat ne olduysa, taksilerle çok da alakası olmayan Boztepe Durak Başkanı ‘Benden habersiz kimse buraya taksi koyamaz’ dercesine olay çıkardı.

Oda Başkanı Ömer Hakan Usta ve ekibine saldırdı.

Yahu kardeşim senin taksi ile işin ne.

Sen dolmuş durak başkanısın.

Taksilerden bir beklentin mi vardı da alamadın’ demezler mi adama.

Olay büyüdü. Büyüyünce konu Başkan Zorluoğlu’nun kucağına gitti.

Başkan Trabzon Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Ömer Hakan Usta ile istişare halinde UKAME kararları doğrultusunda yeni taksilerin duyurusunu geçtiğimiz günlerde yaptıklarını ifade etti.

Hangi taksiyi nereye koyacaklarına da yine TŞOF Trabzon Başkanı Usta ile konuştuklarını, başka birinin müdahale etme hakkının olmadığını belirtti.

Fakat Çukurçayır’da taksileri çalıştırmama adına protesto tarzı bir konu olunca, yine daha önce kararı alınan ‘Meydan’da Boztepe dolmuş durağı önüne otobüs durağı’ kararını Başkan Zorluoğlu talimat vererek ‘Hemen icraata geçirin, madem bizim millet için aldığımız kararları protesto ediyorlar, bizim onlara olan iyi niyetimizi görmüyorlar, otobüs durağını Meydana dikin’ talimatını verdi.

Bu kez meydanda bir curcuna çıktı. Polisler ve çevik kuvvet geldi.

Belediye ekiplerine, duraktan şoförler ve başkan yine müdahale etmek istedi. Şoförler, yasa dışı müdahalede bulundular.

Yapılan şey 50 bini aşkın nüfusun bulunduğu Çukurçayır mahallesine hizmette yetersiz kalan dolmuşlara alternatif hemen önünde kurulacak otobüs durağı.

Ama tabi ki dolmuşlar bundan çok ama çok rahatsız oldu.

Şimdi tabi ki burada rant ve menfaat çatışması olabilir.

Bu bizi ilgilendirmez.

Perde arkasında belediye yönetimi içinde kararlardan birilerinin haberi olmamış da olabilir.

Mesele nedir..?

Başkan Zorluoğlu’nun halkın istediğini yaptığıdır.

Oradaki soruna neşter atmasıdır.

Zorluoğlu gerekeni yapmıştır.

O durak orada olmalıdır.

Meydan’da eski durak yeri uygun değildir.

Bu yeni yer tam isabetlidir,.

Otobüs sefer sayısı da 3 katına çıkarılmalıdır.

50 bin nüfus otobüslere de dolmuşlara fazla fazla gelir, dolmuşçuların ekmeğine mani olmaz, hatta oraya bir de füniküler yapılmalı.

Mümkünse oraya özel teleferik hattı bile olmalı.

Her soruna her konuya ben millet açısından bakarım.

Bu konuda da kavgalarınızı, çıkar hesaplarınız veya birilerinin başka hesapları beni bağlamaz.

Ama belediye başkanının kararı üzerine birilerinin birilerini tehditkâr ifadelerle bir yerden kovması yakışıksızdır.

Gereken yapılmalıdır.

Kimse devletten üstün değildir.

Durak başkanı durak başkanlığını yapsın, taksici taksiciliğini belediye belediyeciliğini.

Bu konuda ben her zaman vatandaştan yana olmaya devam edeceğim. Çukurçayır halkı mağdurdur, yeni durak da yeni taksiler de gereklidir ve yerinde bir uygulamadır.

Emeği geçenlere teşekkür ederim.

………………………………………………………………………………………..

Beni belediye çalışanı mı sandı…?

Büyükşehir Belediyesinin üst düzey bürokratlarının çoğunu tanımıyoruz..

Bu şehirde 1980’den bu yana gazetecilik yapıyorum, ilk kez bir Büyükşehir Belediyesi üst düzey bürokratlarına yabancıyız..

Gazeteci olarak onlar da bize yabancı.

Onlar, bırakın bizi şehri de tanımıyor.

Ne Aldıkaçtı sokağı biliyor.

Ne yanından eski bir belediye başkanı geçse tanıyacak.

Çok yakın bir geçmişte..

Trabzonspor’un basın ve halkla ilişkiler birimine İstanbul’dan bir meslektaşımız atanmıştı.. O’nun görev süresinde unutamadığım bir anım vardı..

Kulüp, eski başkanlarla as başkanlara tesislerde yemek veriyordu…

Salih Erdem başkanlara ayrılan yere oturdu..

O arkadaş geldi Salih Erdem’i oturduğu yerden, “Burası eski başkanlara ait kalkar mısınız” diye uyardığında;

- Benim yüzüm kızardı..

-Ben yerin dibine girdim.

-Mahvoldum, üzüldüm..

Anında olaya müdahale ettim.. “O eski başkan, hem de Şampiyon başkan” dedim.

Şimdi, belediyedeki üst düzey bürokratlar Orhan Karakullukçu, belediyeye girse, sen kimsin diyecek… Vallahi de böyle.

Bakın bizzat benim yaşadığım bir olayı anlatıyım..

Büyükşehir Belediyesinin ulaşım master planı tanıtımına gittim.

Orada, Büyükşehir’deki bazı yatırım ve tadilat(bina) bütçesinin miktarını öğrenmek istedim..

Fen işleri müdürünün yanına bin bir zahmetle gittim. Kendimi tanıttım. Gazeteciyim dedi.. Müdür yüzüme baktı.. Vallahi göster basın kartını demediğine şaşırdım.. Öğrenmek istediğimi sordum, net bilgi alamadım.

O arada sohbete yüzü maskeli bir katıldı.. Direkt bana sert bir üslupla

“Sen kimsin” dedi.. Bu sert ve aşağılayıcı tarzını “Niye sorguluyorsun” babında, algıladım .. Ben de bunun üzerine “ Asıl, siz kimsiniz” dedim….

O de büyük bir gururla bana göre abartı ile “Ben genel sekreter yardımcısıyım…” diye karşılık verdi.. Bunun üzerine ben de sizi tanıyamadım dedim.

Bu şehirde 40 yıllık gazeteciyiz, genel sekreter yardımcısını tanıyamadık.. O da şehrindeki gazeteciyi.

Tamam karşılıklı birbirimizi tanıyamayabiliriz.

Ama, genel sekreterin şu lafı bayağı ilginç.. “Beni Murat Bey(Belediye Başkanı) tanıdı mı yeter…? Sizin tanımanıza gerek yok”

Aramızdaki diyaloğun toplantının ortamını bozmasına ramak kala Basın ve Halkla ilişkiler Daire Başkanı Selahattin Aydınlı araya girdi.. Olay (!) yerinden beni uzaklaştırdı.

Bir bürokratın bu özgüven(!) duygusu;

-Çok çalışkanlığı

-Çok üretkenliği

-Çok yaratıcılığı

-Çok bilgisi

-Çok akıllılığı

-Dayandığı çok ağır gücünden mi?

Geliyor , yoksa kişisel ruh halindeki eksiklikten mi..?

Taktiri siz okurlarımın.

Eğer, halka ve vatandaşa da böyle yaklaşıyorsa, görev yaptığı şehirde insanlara yaklaşımı “ Sen kimsin” ruh hali ile şekilleniyorsa, benim en iyi projem, kuracağım çalışma ekibimdir diyen Murat Zorluoğlu yolun yarısında çok darbe alacak gibi.

Ha.. Kim bu bürokrat diyorsanız..

Adını verelim.. Mehmet Yanık..

…………………………….

ZAYTUNG

Uzun zamandır atletizmde iyi koşucular çıkaramayan Türkiye Atletizm Federasyonu, gözünü sınavlara son anda yetişen öğrencilere çevirdi...