Bana sorarsanız, egzersiz başlı başına bir stres kaynağıdır.
Düşünsenize… Sabah erken kalkacaksınız. Sırf adım sayarınız sizi yargılamasın diye parkta volta atacaksınız. Koşacaksınız, terleyeceksiniz, nefes nefese kalacaksınız. Sonra kas ağrısı. Merdiven çıkarken dizleriniz size kırgın bakacak. Bu mu sağlık?
Üstelik egzersiz yapan insanlar bir de garip bir özgüvene bürünüyor. “Bugün 10 bin adım attım, sen kaç attın?” diye soran bir arkadaşla çay içmek bile tansiyon yükseltiyor. Sanki adım sayısı karakter ölçütü.
Spor salonları desen… Herkes kaslı, herkes enerjik. İçeri girince sanki yanlış otobüse binmiş gibi hissediyorsun. Ayna karşısında terli tişörtle kalakalmış bir beden, “Sen ne ara böyle yumuşadın?” diye kendi kendine trip atıyor.
Ve en fenası: Egzersiz bağımlılık yapabiliyor. Evet evet, bir bakmışsın sabahları yürüyüş kaçırılmıyor, haftada üç gün pilates şart olmuş, hatta pazar sabahı bile koşa koşa yoga dersine gidiliyor. Tatlı tembellikler tarihe karışıyor.
Ama gel gör ki…
Bütün bunları söylerken bir sorun var: Vücut başka konuşuyor.
Her yürüyüşten sonra gece biraz daha deliksiz uyuyorsun. Sabah uyandığında başın ağrımıyor, yüzün şiş değil. Asansör bozuk olduğunda “Yandık” demiyorsun, merdivenleri çıkarken küfretmiyorsun. Çorbayı karıştırırken kolun ağrımıyor mesela. Ya da otobüsü kaçırmamak için hafifçe koştuğunda, ciğerlerin “Ben artık yokum” demiyor.
Beynin bile değişiyor sanki. Daha az alıngan, daha az unutkan oluyorsun. Küçük şeylere daha az sinirleniyor, büyük şeylere daha kolay göğüs geriyorsun. O hep ertelediğin telefon görüşmesini bile yapıyorsun bazen. Egzersiz, sadece kaslara değil, cesarete de iyi geliyor belki de.
Ve ruh… Ah, o ruh.
Yürürken kafanın içi biraz daha sessizleşiyor. Şu günlerde sessizlik bile lüks, değil mi?
Egzersizin en büyük zararı belki de şu:
Bizi konfor alanımızdan çıkarıyor.
Ama oradan çıkınca fark ediyoruz ki asıl konfor, kasların değil, ruhun gevşediğinde başlıyormuş.
Çünkü sağlık, sadece hastalık olmaması değil…
İyi hissetmek, güçlü kalmak, nefes alıp yaşadığını fark etmek.
İşte bunun için egzersiz, öyle denk gelince yapılan bir şey değil.
Sağlığı korumak ve geliştirmek istiyorsak, egzersizi tıpkı kahvaltı gibi, diş fırçalamak gibi, düzenli ve doğal bir parça haline getirmemiz gerekiyor. Hayatın içine karışmalı. Göze batmadan, ama etkisini derinden hissettiren bir alışkanlık gibi.
Yani evet, egzersizin zararları var.
Ama sadece koltukla kurduğun o derin ilişkiye...
Ve “Böyle de idare ederim” cümlesine.
Gerisi mi?
Gerçekten nefes alabilmek, gülmek, güçlenmek, yaşamak.
Ayakkabını giy. Çok değil, bir sokak uzunluğunda yürü bugün.
Belki de yolda kendine rastlarsın.