Sabah gözlerinizi açıyorsunuz.

Ama sanki biri bütün gece üzerinizden geçmiş gibi…

"Uyudum mu, dövüldüm mü?" sorusu artık espri değil, rutine bağlamış bir yorgunluk.

Yalnız değilsiniz.

Binlerce insan sabaha karşı aynı cümleyle uyanıyor: "Her sabah dayak yemiş gibi kalkıyorum."

Ve işin en can acıtan kısmı?

Bunu kanıksamış olmamız.

Sanki hayatın normali buymuş gibi…

Oysa mesele sadece uyumak değil.
Doğru uyumak.

Uykunun en değerli kısmı, bedenin kendini onardığı, beynin çöpünü boşalttığı o derin evrelerdir.

Eğer oraya geçemiyorsanız, ister 6 saat uyuyun ister 9...

Sabah yine de darmadağın kalkarsınız.

Peki neden bu kadar zorlaştı?

Çünkü sadece yastığı değil,ekranı, kaygıyı, yetişmeyen işleri, tartışmaları da yanımıza alıp yatıyoruz.

Uyuyan sadece göz kapaklarımız.Zihnimiz hâlâ bildiğiniz mesaide.

Ve sonra şaşırıyoruz:"Ben neden hâlâ yorgunum?"

Halbuki kaliteli uyku, ertesi güne değil, hayatımıza yatırımdır.

– Bağışıklığımızı güçlendirir.
– Hafızamızı keskinleştirir.
– Ruhumuzu dengeler, öfkemizi törpüler.
– Kalp damar sistemimizi korur.

Bir gece uykusu bile insanı baştan yaratabilir. Yeter ki doğru uyku olsun.

Bu yüzden mesele bir alışkanlık değil.Bir alarm.

Ve çözüm düşündüğünüzden daha kolay. Bilimsel olarak kanıtlanmış birkaç küçük adım, sabahlarınızı değiştirebilir:

•⁠ ⁠Uyumadan en az 1 saat önce ekranı bırakın.

Mavi ışık, melatonin üretimini baskılar. Bu bir "lüks" değil, biyolojik bir gerçek.

•⁠ ⁠Odanız serin ve karanlık olsun.

Serin ve tam karanlık, beynin derin uykuya geçmesini kolaylaştırır.

•⁠ Zihninize "Artık gün bitti" sinyali verin.

Nefes egzersizi, kısa bir meditasyon, birkaç sayfa okumak ya da bir-iki satır yazmak bile yeterlidir.

•⁠ Aynı saatte yatın, aynı saatte kalkın.

Biyolojik saat düzen ister. Dağılırsanız, uykunuz da dağılır.

Unutmayın: Uykusuzluk bir karakter özelliği değil. Bir kader hiç değil.

Sebebi var. Çözümü de.

Belki de artık geceleri değil, sabahlarımızı kurtarma zamanı gelmiştir.