Rus konsolosu öyle bir şey dedi ki..!

Bugün biraz anılarımıza takılalım istedim.

Bundan 15 yıl önce çalıştığım Gazete Karadeniz’de 3 günlük Trabzon’un kurtuluş yılları ile ilgili seri bir yazı dizisi hazırladım.

22-23-24 Şubat tarihlerinde yayınlandı.

O dönem Rus konsolosluğunun medya biriminde çalışan Türkçeyi de çok iyi konuşan bir görevlisi vardı..

Biz gazetede ne zaman Çeçen Özgürlük savaşçılarını övücü haber yapsak, gazeteye damlar Çeçenlerin PKK’dan farkı yoktur diyerek lobi yapardı..

Tabi, biz dinlemez  Çeçen özgürlükçülerini hep haber yapardık.

Neyse asıl konumuza gelelim.

24 Şubat ile ilgili yazı dizim bittiğinin ertesi günü Rus Konsolosuğu beni aradı, konsolos beyin özel olarak görüşmek istediğini belirtti.

Gittim.

Çalışma ofisine girdim. Hoş beş faslından sonra dedi ki..

Trabzon’un kurtuluşu, ülkemizde Lenin’in devriminden sonra askerlerimizi geri çekerek gerçekleştirdi.

Bazı belgeleri gösterdi.

Ben de o yazı dizisinde Ruslar huylanmasın diye Trabzon’u işgal edenlerin Çarlık Rusya’sı olduğunu yazmıştım.

Bunu hatırlattım.

Konsolos, “Olsun onlarda bizim atalarımız” dedi.

Çarlık Rusya’sına sahip çıktı.

Ve bir anda beni şok eden bir ikazda bulundu

“Ali Bey, oğlunuz Moskova Devlet Üniversitesinde, Rus ticaret hukuku yüksek lisans eğitimi görüyor.. Mutlu mu..?”

Bir anda irkildim.. Mutlu dedim.. Sonra da şu hamleyi yaptım..

“Evet, mutlu ben isteseydim oğlumu ABD’ya gönderirdin ama Rusya’ya seçtik..”

Bir anda tepkimi böyle koydum.

Görüşme bittikten sonra Moskova’daki oğlumu aradım. Başımdan geçeni anlattım, kendini kolla dedim.

Oğlum da şöyle dedi.. “Şimdi tam güvendeyim, zira başıma bir şey gelse, senin Trabzon’u ve Türkiye’ye ayağa kaldıracağını bilirler. O nedenle rahat ol baba”

………………………………………………………………………

Süleyman Demirel ve Trabzon Çimento Fabrikası..

80’lı yıllar.. ANAP iktitar.. Turgut Özal Başbakan.

Süleyman Demirel de siyasi yasaklı.

Ankara Güniz sokaktaki o meşhur evine gitti.

Osman Yazıcı ile.

Söyleşi yapacağız.

Yanımızda zamanın Doğru Yol Partisi Trabzon Milletvekili Mehmet Çakıroğlu var.

Eve girdik.

Giriş katında, Demirel karşıladı.

Spor kıyafetli.

Biraz bekleyin geliyorum dedi.

Yarım saat sonra Süleyman Demirel şık giyinmiş olarak geldi.

Takım elbise, kravat, yakada mendil.

Ve söyleşimiz başladı.

Siyasi soru sorduğumuzda oturduğu koltuğun arkasını işaretliyor. Merak ettim kalktım, baktım.. Zamanın darbe konseyinin siyaset yasağı ile ilgili tebligatı.. Çerçeveletmiş asmış

Söyleşinin sonunda Demirel’e merak ettiğim bir şeyi sordum.

O yıllarda Çimento Fabrikasının şehrin göbeğinde faaliyet göstermesi eleştiriliyor. Bacasına da filitre takılmadığı için duman taaa meydana kadar geliyordu.

Demirel’e dedim ki..

“O çimentoyu niye şehrin ortasına diktiniz..”

Güldü cevap verdi.

“Bir kere biz o çimentoyu Değirmendere’ye kurduğumuzda, şehrin ortası değildi. Ancak bir şey daha var.. Aslında fabrikanın yeri Değirmendere vadisinde Maçka yolundaydı. O zamanın parti teşkilatı bana geldi fabrika şehre yakın yere kurulmalı ki, millet görsün.. Millet hizmeti görsün.. Millete hizmetimizi anlatalım gösterelim. Vadide kim görecek ki deyince fabrikayı şimdiki yerine inşa ettik.”

Demirel ile o söyleşide bu son sözleri aklımda kaldı..

……………………………………………………………………………………………….

Rahmetli Erbakan, besmele çek bakim deyince..!

Fazilet Parti’sinin genel başkanı rahmetli Erbakan’dı… Mahmut Çizmecioğlu da il başkanı.. Erbakan ile Çizmecioğlu’nun Kaşüstün’deki villasında buluştuk.. Benle birlikte az sayıda gazeteciyiz.

Erbakan konuştu biz dinledik.

Sonra şimdi siz sorun ben cevap vereyim dedi.

İlk sonu için hemen söz hakkı aldım.

Erbakan “Sorunu sormadan besmele çek bakalım” deyince bir anda besmeleyi unuttum..

Saniyelik bir süre içinde Erbakan’a şöyle dedi..

“Ben içimdin çektim..”

Ve sorumu sordum.

Dönüş yolunda gazeteci dostum Yusuf Turgut dedi ki..

“Ali abi müthişsin.. Erbakan’a ibadet gizli olur mesajını çok iyi verdin..”

Oysa içimden de besmeleyi çekmemiştim. Heyecandan unutmuştum.