Ne olur dinleyin!
Prof Dr Osman Bektaş.. Ülkenin en bilgili yer bilimcisi.. Trabzon’da yaşar.
Bu şehrin çocuğu.
Eğer, İstanbul’da olsa her gün TV’ler bilgisine başvuracak kadar donanımlı.
Bilim adamı sorumluluğu ile ilgili olarak başta Trabzon ve doğu Karadeniz ile ilgili tespitleri var. Bildiklerinin yüzde 10’nu kamuoyu ile paylaşıyor.
Diğerlerini, yetkililer ile paylaşırım diyor.
Şimdi çağrıda bulunuyorum.
Bölge valileri, bölge belediye başkanları, alın karşınıza Osman Hoca’yı dinleyin.
Bir dinleyin ya.
Allah aşkına.
xXx
Karavancılar!
Herkes, her kuruluş, her STK gücü oranında, deprem bölgesinde.
En elzem ihtiyaç barınma.
Ve en kolayı karavan.
Ülkemizde tam 220 bin karavan tescilli.
Karavancıların kılı kıpırdamıyor.
İlginç.
Niye?
xXx
Elbette
-Yaralar sarılacak
- Kaynaşacağı
-Düzlüğe çıkacağız
-Devlete güveneceğiz.
-Moralmen düzeleceğiz
-Eski günlerdeki gibi güleceğiz
-Ve Z kuşağı ile övüneceğiz..
xXx
Nokta!
Deprem, Allah’ın yarattığı doğanın kanunlarının bir neticesidir.
Ama, fakat ve lakin...
Çürük binalar, ihmaller, rüşvet, imar afları, denetimsizlik, sorumsuzluk, vicdansızlık, insan ve hayvan canına değer vermemek Allah’ın takdiri değildir…
xXx
Evet, asrın felaketi
Deprem bölgesinde yığınla dostum var.
Trabzon’dan gidenler.
Diğer şehirden olay yeri gözlemi yapan gazeteci dostlarım.
Onlara dedik ki.
Çıplak gözle gördünüz, yaşadınız.
Hakikatten asrın felaketi mi.?
Evet dediler.
Asrın felaketi.
Anadolu topraklarının gördüğü en büyük felaket.
Ama, bu felakete karşı mücadelede bir ahenk yok.
Organize eksikliği var.
xXx
Ne! Bilinçsiz toplum mu dedin!
Son depremden sonra, yine bildik nakarat.
Toplum bilinçsiz.
Yuh.
1999 depreminden sonra bu toplum bilinçsiz olur mu..?
Aksine bilinçli.
Ama ne yazık ki..
Sahtekarla tamahkarın buluşma noktası çok kısa.
Sebep bu..
xXx
Bilim bilim bilim
Eğer minarelere Paratoner koyuyorsak, bilim dediği için.
Fay hatlarına her türlü yapılaşmayı için paratoner gerçeğinden hareketle bilim dediğini yaparak, doğruyu bulacağı..
xXx
Depremin öğrettikleri
Aslında evimizin çok küçük olmadığını,
● Yattığımız yatağın, üstümüzdeki yorganın markasının çok da önemli olmadığını,
● Milyonlarca liraya alınan konutun belki de mezarınız olabileceğini,
● Üşümeyelim diye bir köşede duran battaniyenin kıymetini,
● Sıcak bir çayın, Çorbanın, taze ekmeğin nasıl da güzel bir ikram olduğunu,
● Nerede nasıl yattığınızın değil de, nerede, ne halde nasıl uyanacağınızı
● Yediğinizi içtiğinizi israf etmeyin, emanet olan hayatımızı, canımızı, ne zaman nerede teslim edeceğimiz belli değil
● Yaptığınız işin, imalatın ya da mesleğinizdeki sorumluluğun, insan hayatına nasıl da olumsuzluklar yaşatabileceğini, ölümlere sebep olabileceğinizi
