Dünyada her kıtada, her devlette gelişmişlik olmadığı gibi az gelişmiş ülkelerin yanında bir de az gelişmiş bölgeler ve iller vardır. Bu bağlamda az gelişmiş bölgeler bir ülkenin bütününe kıyasla yeteri kadar gelişmemiş bölgeler olmayıp, sosyal ve demografik yapıda bazı bölgeleri bütünlükten ayırmaktadır. Trabzon Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yer almakta, ancak gelişmişlik kriteri açısından 3. derecede konumlandırılmakla birlikte, böyle bir gelişmişliği barındırmadığı da ayrı bir gerçekliktir. Aslında gelişmişliğin tanımında birçok faktör olmakla birlikte temel sorun coğrafyaya dayandırılmakta ve bunun haricindeki; erişim, ulaşım, gayri safi milli hasıla, demografik yapı, konut edinme, işsizlik, göç ve ürün değerlendirme gibi sorunlar yaşandığı halde bunların yanında Trabzon’un birçok stratejik sorunları çözülememişken ve ortadayken bu 3. derece gelişmişlik nerede gizlenmektedir görmek ve anlamak mümkün değildir.
Aslında Trabzon bulunduğu coğrafyada mevcut varlıkları (deniz, turizm, tarım, doğa ve yer altı madenleri) yaşamsal önem taşımasına karşın ortada bir aktivitenin olmayışı da, bu durumun somut bir gelişmeyi engelleyen veya sınırlayan ilişkiler düzeninin varlığı, az gelişmeyi yaratan olgular arasında yer almakta ve yaşanarak da görülmektedir. Yani genel olarak az gelişmiş illere sermaye yatırım yapmadığı gibi buradaki iç dinamikleri elinde bulunduranların tasarrufları da, yani sermayenin daha emin, daha yüksek kâr sağladığı, daha zengin ve gelişmiş illere gitmesi de ayrı bir çıkmazdır ve Trabzon bunu iliklerine kadar yaşamaktadır.
İşte Trabzon’da kazanılan sermayenin yerelde tutulmaması ve gelişmiş illerde daha yüksek kâr elde etme amacıyla Trabzon’u terk ederken, dışarıdan da ilimize özel sektörün gelmemesi, devletin ili teşvik kapsamı dışında tutması gibi devasa sorunlar yaşanırken nasıl oluyor da Trabzon 3. derecede gelişmiş il oluyor. Sanayi, iş gücünün ve el emeğinin ucuz olduğu yere giderken, Trabzon’a gelmemesi mi kalkınmışlık göstergesi olmaktadır? Onun içindir ki tasarrufun ve iş gücünün gelişmiş il ve bölgelere yönelmesinin gerçek neticesi olarak gelişmiş iller daha çok gelişirken, geri kalmış iller de daha çok fakirleşmektedir; 3. derecede gelişmiş olduğu söylenen Trabzon gibi.
Ayrıca az gelişmiş illerde tarımsal gelirler farklılık gösterirken, gelişmiş illerde arsa spekülasyonları da yukarıda sözü edilen durumlarla açıklanabilir. Özel teşebbüs "kâr ve güvenlik motifleriyle" yatırım için gelişmiş illeri tercih etmesinin yanında, az gelişmiş illerin kalkındırılması konusu da devletin üzerine kalmaktadır. Bu bağlamda da ne özel teşebbüsün ne de devletin yatırımı Trabzon’un gelişmesine ivme kazandıramamaktadır. Durum bu mahalde olunca da anlaşılan odur ki Trabzon günlerini ve yıllarını sanal tartışmalarla geçirmektedir. Onun için insanın Trabzon’un 3. derecede gelişmiş bir il olduğuna da inanası gelmemektedir. Yani ülkemizdeki iller arasındaki millî gelir farkının önemli ölçüde zıtlık arz etmesi, Trabzon bağlamında hiç de iç açıcı veriler ortaya koymamaktadır.
Aslında iktisaden gelişmiş olan illerin diğer illerle; ulaştırma ve haberleşme gibi ilişkilerinin yoğunluğu artarken, gelişmiş illerin durumu aynı olmayıp, siyasi söylemler böyle durumlarda işin rengini fantezileşmiş söylemlerle abartmaktadırlar. İşte Trabzon’da bu anlamda abartılı bir 3. derece gelişmiş bir il olarak algılandırılmaya çalışılmaktadır.
Sadece bu mu, Trabzon’da üretilen fındık ve çayın yerelde değerlendirilemediği bir gerçekken, bu ürünlerin tüketimlerinin daha zengin illerde ve dış alımcı ülkelerde değerlendirildiği bilindiği halde 3. derece gelişmişlik propagandası sanal değil de nedir? Kendi topraklarında üretilen ürünlerin değerlendirilmesini sadece hammadde olarak düşünen bir zihniyet olsa olsa neoliberal bir zihniyet olur. Bir ilin özel girişimcilerinin ve devletin öncülük ettiği bir organizasyon olmadan, o il nasıl oluyor da gelişmiş kabul ediliyor, anlaşılabilir gibi değildir.
Öte yandan yıllar itibarıyla göç süreklilik kazanmışken bu 3. derece gelişmişlik nasıl oluyor da Trabzon’a bahşediliyor veya giydiriliyor? Ülkemizin Samsun’dan Artvin’e kadar olan zondaki dengesizliklerin başında yer alan ve güçlü hinterlanda sahip olan Trabzon, tarımsal üretimdeki rezerv topraklarını önemli ölçüde kaybetmiş, sanayi ise yıllardır süren söylemlere rağmen olduğu yerde sayarken, liberal sömürü de hızını artırarak sürdürmektedir.
Tarımsal faaliyetler azalarak fındık ve çaya sıkışmış, sanayi gelişmemiş ve turizme çeşitlilik kazandırılıp geliştirilemezken, kırsal kesimde fakirlik yelpazesi artarken göç de aynı hızla devam etmektedir. Liman olanaklarını Samsun’a kaptıran, bunun yanında denize sırtını dönen Trabzon kaderiyle artık baş başa bırakılmıştır. Sadece bu kadar mı? Tabii ki hayır. Artık 3. derecede gelişmiş ilimizin kala kala yer altı (maden) kaynakları da elden çıkmak üzere olup, nerelere verildiği ve kimlere fayda sağlayacağı bilinmemekle birlikte, biz 820 bin Trabzonluya da topraklarımızın posası bırakılacaktır.
Yani bu hususların hepsi, gelişmiş il algısı perdelemesiyle iktisadi ve siyasi liberalizmin hegemonik gücü sayesinde olup, Trabzon bir türlü bu girdaptan kurtulamamaktadır. Değişik beş yıllık kalkınma planlarında yapılan izahatların bir virgülünü Trabzon’da görmek olası değildir. Trabzon için önce yereldeki güçler, güzel ve kârlı projeler üreterek devletin bizzat kendisi ve özel sektörün de Trabzon’a devlet tarafından getirilmesi ile birlikte teşvik mekanizmasına da acilen işlerlik kazandırılmalıdır.
Bu konuda devreye sokulacak istihdam yaratıcı çalışmaların, Trabzon’un teknik güçlerinin bir araya getirilerek ileri ve elit projeksiyonlar hazırlanmalı ve istihdam yaratılmalıdır. Yani yıllardır kronikleşerek sertleşen kabuğunu artık Trabzon kırmalı ve neoliberalizmin her türlü sömürü ve baskısından kurtularak yoluna devam edip eski misyonuna kavuşturulmalıdır.