Gündelik duygular değildir ‘güven ile umut’.
Bu iki duygu, bebeklik döneminden başlayarak son nefesimize
kadar yaşadığımız sürece bize yaşamı sevdirir ya da
yaşamdan soğutur.


Toplumumuz bu iki duyguyu da kaybediyor.
Gitgide derinleşen bir kamplaşma, artan işsizlik,
yüksek eğitimin bile artık güvenli bir gelecek kurmaya
yetmemesi.


Toplumun siyasal iktidar tarafından
‘yandaşlar ve karşıtlar’ diye ikiye bölünmesi.
Herkese bir ‘öç alma’ kanısı veren öfke ve
şiddet dolu sözler, tutumlar, uygulamalar.
Siyasal iktidar bu iki duyguyu azaltan bir yol izliyor.
Siyasal muhalefet ise bildiğiniz gibi bu iki duyguyu
yükselten bir yol izlemiyor.


Muhalefet sadece sert eleştiriler yapıyor ama toplumun
‘güven ve umut’ boşluğunu dolduramıyor.
Oysa, ‘toplumsal yönetim’ nerede olursa olsun,
toplumda ‘güven ve umut’ uyandırmak zorundadır.
İster bu ülkenin hükümeti, ister bir şirketin yönetim kurulu,
ister bir öğretmen, ister bir aile büyüğü olsun,
birlikte olduğu topluluğu ‘güvensiz ve umutsuz’
bıraktığı zaman kötü yönetiyor demektir.
İşte bu bileşim kişiyi de toplumu da depresyondan
kurtaracaktır.


Bu da görünür davranışlarla olur.
’Güvenilmez umut’, hayal satıcılığıdır.
Deneyimli topluluklar aldırmaz bile.
’Umutsuz güven’ ise, korunmak için sığınma ile
sonuçlanır.
Her ikisi de ne özgürlük getirir, ne demokrasi yaratır.
Birisi bezirgana kanmaktır,
diğeri ise kendi iradesini başkasına teslim etmek…
Tehlikeli cehalet…
’En tehlikeli cehaletin içinde bulunulan durumu fark etmemektir’.
Çalışmadığı halde başarılı olacağını sanmak.
Hak etmediği şeyi elde etmeyi beklemek.
Sahip çıkmadığı demokrasiyi olur sanmak.
Neden geride kaldığını anlayamamak.
Kendi hatalarını başkalarına yıkarak rahatlamak.
Gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmak.
Kendi iradesini başkasının ipotek altına almasına boyun eğmek.
Bağımlılıktan medet ummak.


Düşünmemek.
Aldırmamak.
Üstüne vazife almamak.
Hep başkasından beklemek.
Bunların hepsi TEHLİKELİ CEHALET  idi.
Bütün bunları fark etmemek, sonra da hep yakınarak
başkalarını suçlamak toplumsal yanlışımızdı.
GÜVENİLİR UMUT mu?
İrademizdi.


Yaptıklarımızdı.
Yapacaklarımızdı.
UMUTLU GÜVEN mi?
Kendimizdik.
Birlikteliğimizdi.
Dayanışmamızdı.
Bunlar neredeyse başarı oradaydı.
Gerisi mi?
Laklakadır.