Adına iki perdeli oyun mu dersiniz, yoksa fırtına öncesi sessizlik mi dersiniz! Ne dersek diyelim, başlayalım. Trabzonspor'un dinamosu olan sağ kanadına önlem alarak oyuna başlayan konuk ekip, bir de Arif'in atağa çıkıp bıraktığı boşlukları iyi değerlendiren Gaziantepspor, savunma arkasına bir elin parmakları kadar attıkları toplardan iki gol bulup, bir de direğe takılmasalardı, ilk yarıyı farklı kapatıp kim bilir belki de maçı koparabilirlerdi.

Hani bir maçtan sonra Avcı'nın "çok yumuşağız, sertleşmemiz lazım" dediği oyun anlayışı vardı ya, işte öyle bir Trabzonspor vardı sahada: forveti kalabalık ama bal yapmayan arı gibi, orta sahası yol geçen hanından farksız, defansı ise hak getire! Kırma Mendy de çare olamadı deyip, Arif için bir parantez açmak isterim. Evet, bu çocuk yetenekli bir solak; ancak, "Defans özelliğim zayıf, forvet ağırlıklı oynarsam çok daha verimli olurum," diye bağırıyor! Ama bugüne kadar duyan olmadı. Diyip dönelim ikinci yarıya! Birilerine göre Avcı yine sihirli değneğini oynattı, başkalarına göre sertleşti, bağırdı çağırdı, uyuyan devi uyandırdı.

Bana göre ise macera aramadan vazgeçip sakat olmadıkları sürece ilk 11 'den kesilmeyecek bu iki oyuncuyu oyuna dahil ederek hatasını mı kapattı. Karar sizlerin neyse ne olduysa oldu durgun sularla seyreden Karadeniz Fırtınası birdenbire 2. değil 3. baharını yaşayan Visca'nın Onuachu 'ya attırdığı golle kopuverdi.

Enis Bardhi ve Onuachu'nun birbirinden enfes, jeneriklik golleriyle ne olduğunu anlayamayan konuk ekip evine dönerken, senenin planlaması misafir Pepe'den vazgeçilmeyerek yedekteki gençlere "Siz yedeksiniz, yedek kalın" diyerek yine lafta kaldı. Son söz: Trabzonspor, daha önceleri de tekrarladığım gibi, dara düştüğü bir maçı daha klas ayaklarıyla kazanmış oldu. Unutmadan, Trabzonspor'un ön anlaşma yaptığı forvet Denis Draguş çok iyi bir kumaş...