Pardon aslında cennet demek istedim.
Umuyorum ki Karadeniz’i gördüyseniz beni daha iyi anlayabilirisiniz.
Şimdiden belirtmek isterim ki, gelişmekte olan teknolojiden ve kim hangi marka araba satın almış gibi haberlerden bahsetmek değil amacım.
Sadece gurbette olan birçok Karadeniz sevdalılarına küçük bir Karadeniz turu attırmaktır tüm gayem!
Aslında gurbet dediğime bakmayın. Yaklaşık iki yıl önce bende hasrettim Karadeniz’e.
Memleket sevdasına daha fazla dayanamayıp birazda üzerime burukluğu alıp cennet olarak tabir ettiğimiz güzel Trabzon’a iş gereği yerleşmiş bulundum.
Bu arada burukluğumu sakın sitem olarak algılamayın! Tek sebep bir zamanlar Karadeniz’e olan hasretin yerini aile hasretinin almasındandır.
Ne diyordum?
Gurbette olan Karadenizli dostlarım, şuan bende memleketimden uzak fakat bir o kadarda yakınım. Yakınlığımın sebebi ise Marmara bölgesine en yakın Karadeniz kıyılarında olmamı gerektiren çok değerli işimden kaynaklanmakta.
Güzel yurdumda Karadeniz dışında yaşayan o kadar çok hemşehrimiz var ki şaşırmamak elde değil.  Fakat gözlemlediğim bir nokta var ki, bir Karadenizli nerede olursa olsun yaşadığı yeri mutlaka memleketine benzer bir görüntüyle donatmış durumda.
Tabi ki saygım büyük. Zaten ne demiştik en başında, hasretin adı Karadeniz!
Öncelikle gözüme takılan ilk şey, ekilmiş olan bahçelerin karalahana ve fasulyelerle donatılması olmuştur. Yani bir evin bahçesini gördüğümde işte bu Karadenizli bir ailedir şeklinde olan tahminlerim son zamanlarda beni hiç yanıltmamakta. Tabi bu fikrin sonucunda yaşadığım mutlulukta paha biçilemez. Çünkü bilirim ki o evin kapısını çaldığımda memleketimin insanı beni başının üzerinde ağırlayacaktır ki bunu sıkça yaşamaktayım. Demem o ki, bizlere aşılanan memleket sevdası damarlarımıza öyle bir işlemiş ki kültürümüzü yaşatmak için nerede olduğumuzu sorgulamanın bir gereğini duymuyoruz.
Sizce de gurur verici değil mi?
Tabi ki hasretlik çeken hatta yurt dışında bulunan birçok Karadenizli gurbetçilerimiz var. Tamda sizlere seslenmek istiyorum. Şuan Karadeniz de olduğunuzu düşünün. Kış aylarının sert soğuklarını geride bırakıp ilk bahara doğru koşmakta olan günlerdeyiz.  Şuan güzel memleketimin herhangi bir yaylasında olduğunuzu düşünsenize… (Seçimi size bırakıyorum)
Tir tir titreten kat kat giydiren soğuk havanın bile insana verdiği dinçliği anlayabilmek ve onu yaşamak eşsiz bir duygu.
O kadar yukarılara çıkamasak ta, yakın köylerimizde babaannelerimizin taa yaz aylarında hazırlamaya başladıkları odunların sobada alevlenen çıt çıt seslerini duymak bile iyi gelir insana. Özelliklede bu sesi yılda sadece bir veya iki kez duyabiliyorsak daha da bir keyifli olur ısınma anları.
Sonrasında derinden bir koku alır burnumuz. Kendimizi geçtim babalarımızı dahi çocukluklarına kadar götürür o koku.
Babaannemin sobadan çıkardığı üzerinde dumanı tüten köy ekmeğinden gelen kokudan bahsediyorum.
Canınız çekti değil mi?
Ah o babaannelerimiz neler neler yapar bizlere. Karadeniz kadını işte vicdanlı çalışkan ama birazda buruk…
Bunun tek nedeni de gurbetliktir aslında. Çoğunun ya oğlu gurbettedir. Yada hayat şartları yalnız bırakmıştır onları. Ama yinede güçlüdürler kimseye muhtaç olmadan kendi kahramanlıklarını ilan ederler.
Yani Karadeniz kadını Karadeniz’in baş temsilcisidir.
Tabi farklı cümlelerde de yer alır Karadeniz.
Bu senede gidemedik!
Cümlesi gurbetteki çoğu Karadenizlinin hayat şartlarına olan bir sitemidir aslında.
Eminim ki bunları düşünüp kendini Karadeniz de hisseden çok fazla kişi vardır. O halde şu yoğun tempoda kendinize beş dakika ayırın ve gözlerinizi kapatıp Boztepe’yi Zağnos’u Sümelayı bir ziyaret edin.
Eee nede olsa bize her yer TRABZON!..