Trabzonspor’un son dönemde yaşadığı en büyük sorun saha içinde mi? Pek sanmıyorum. Asıl büyük sınav, kulüp vizyonunun, kriz anlarında nasıl bir refleks gösterebildiğiyle ölçülüyor.

Papara meselesi, işte tam da böyle bir sınav.
İçişleri Bakanlığı’nın yasa dışı bahis gelirlerinin aklanmasına yönelik başlattığı operasyon, sadece bir finans şirketini değil; bu şirketle iş yapan onlarca farklı kurumu, hatta spor kulüplerini bile etkileyebilecek bir noktaya ulaştı.

Bunlardan biri de Trabzonspor.
Zira Papara, şu an kulübün en görünür sponsoru. Forma göğsünde, stadyum panolarında, sosyal medya paylaşımlarında… Yani sadece bir ödeme sponsoru değil; aynı zamanda kulübün vitrin ortağı.

Ama şimdi şirketin yönetimine kayyum atandı. Üst düzey yöneticiler gözaltında. Hakkında yürütülen iddialar da öyle basit değil. Dolayısıyla Trabzonspor’un bu denklemdeki pozisyonu, fazlasıyla kritik.

Peki kulüp ne yapıyor?

Görünen o ki panik yok.
İlk etapta hukuk danışmanları ve sponsorluk ekibiyle bir masa kuruldu. Kulüp, “biz bu anlaşmayı şeffaf, yasal ve devlet bilgisi dahilinde yaptık” diyor. Ki bu oldukça önemli. Çünkü en başta imajı korumak gerekiyor.

Ama daha önemlisi şu:
Bu işin akıbeti hâlâ belirsiz. TMSF’nin kayyum süreci nasıl sonuçlanacak? Papara, kendini aklayabilecek mi?
Bu soruların cevabı belli olmadan verilecek her karar, Trabzonspor’a çok daha büyük bir yük bindirebilir.

Üstelik işin bir diğer boyutu daha var.
Anlaşmanın büyük bölümü zaten geçen yıl kasaya girmiş. Yani ekonomik anlamda ciddi bir risk kapıda değil.

Bu yüzden de bordo-mavililer aceleci değil, temkinli hareket ediyor.
Haklılar mı? Bence evet.
Çünkü hukuki süreçte “bugün suçlanan” bir yapının “yarın aklanan” bir marka haline gelmesi gayet olası. O yüzden bu denklemde ani bir sponsorluk iptali, Trabzonspor’u mağdur pozisyonuna da düşürebilir.

Kulüp yönetimi şu an doğru bir şey yapıyor:
Bekliyor. Gelişmeleri izliyor. Gerekli temasları kuruyor.
En önemlisi de sağduyuyla hareket ediyor.

Netice?
Bu mesele, sadece bir sponsorluk krizi değil. Bu, Trabzonspor’un marka yönetimi ve kurumsal aklı açısından da bir sınav.

Ve ilk izlenim şu:
Saha içindeki gençleşme kadar, yönetim katında da olgunluk sinyalleri var.

Umarız bu süreçte hem kulüp zarar görmez, hem de adalet yerini bulur.