Bazen mesele bir uçağın kalkmasıyla başlar… Ama asıl mevzu, o uçağın nereye indiğiyle, kimleri taşıdığıyla, neye hizmet ettiğiyledir.
Şimdi bakıyoruz: Rize Havalimanı’na Kuveyt’ten haftada 3 gün direkt uçuş başlıyor. Az iş değil bu… Körfez ülkelerinden biri, haftanın üç günü Karadeniz’e yolcu yolluyor. Ama nereye? Trabzon’a değil, Rize’ye!
Tam bu noktada sormak gerekiyor: Biz ne yapıyoruz?
İşte bu sorunun cevabı, Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin 23-27 Nisan tarihleri arasında Doha’da düzenlediği “Katar Trabzon Tanıtım Günleri”nde yatıyor.
Başkan Ahmet Metin Genç belli ki meseleyi fark etmiş. “Bu şehir turizmle büyür” diyerek, “Ne gerekiyorsa yapın” talimatını vermiş. Kıymetli bir irade. Fakat mesele sadece irade göstermekle de bitmiyor. Uygulamada sahici bir emek gerekiyor.
Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Selim’in ismini bu noktada özellikle anmak lazım. Doha’daki yer hizmetlerinden, büyükelçilikle temasa kadar birebir ilgilenmiş. Yani sadece masada değil, sahada da ter dökülmüş. Bu önemli.
Ama işte mesele şu: Körfez ülkeleriyle kurulan bu bağlar sadece tanıtımla değil, süreklilikle ayakta kalır. Eğer Trabzon bugün “körfez” ilgisini diri tutmazsa, yarın o uçağa el sallamaktan başka yapacak şeyimiz kalmaz. O uçak kalkar, Rize’ye iner. Biz de “bizden niye gitmedi” diye bakakalırız.
Bakın, Trabzon’un Arap coğrafyasındaki yeri özel. Bu sadece doğayla ilgili değil. İnsanlar burayı seviyor. Yaz aylarında sokaklarında yürürken Türkçe kadar Arapça da duyarsınız. Peki bu potansiyeli kaybetmeye ne kadar tahammülümüz var?
Doha’daki etkinlik bu anlamda bir başlangıç. Ama devamı gelmezse, sadece “orada da bir stant kurmuştuk” diye hatırlarız.
İşin özeti şu:
Rize pistine inmeye hazırlanan uçaklar bir sinyal veriyor. O sinyali alırsak Trabzon kazanır. Almazsak, sadece bakarız.