İÇ CEPHEYİ SIKI TUTMALI

Öyle bir dönemdeyiz ki, dünyanın dört bir yanında çatışmalar, kaoslar ve krizler birbiri ardına patlak veriyor.

Son olarak İsrail ile İran arasında yaşanan sıcak gelişmeler, bölgedeki dengeleri alt üst ederken, tüm dünya adeta nefesini tutmuş durumda. Bu noktada, yıllar önce yaptığı öngörülerle dikkat çeken merhum
Erbakan Hoca'nın şu sözleri bir kez daha hatırlanmalı: “Asıl hedef Türkiye'dir. Türkiye'ye hücum edecekler. Türkiye'ye Sevr'i uygulayacaklar. Güneydoğu'yu alacaklar, İsrail'e katacaklar.
Ermenileri getirecekler, Pontus'u getirecekler... Bütün bunların hepsi, bizim Milli menfaatlerimize aykırı.”

Görünen o ki, bu senaryo adım adım ilerlemekte. Lakin bu mesele sadece dış tehdit değil artık. Asıl tehlike, içeride büyüyen düşmanlıklarda gizli. Bugün, aynı vatanda omuz omuza yaşaması gereken insanlar birbirlerine karşı gardını almış durumda. Aynı mahallede büyüyen, aynı camide saf tutanlar sırf fikir ayrılığı
yüzünden neredeyse birbirine silah doğrultacak hale gelmiş. Halbuki karşımızdaki düşman ne Akçaabatlı ne Arsinli ne Sürmeneli ne de Çaykaralı…

Fotoğraf karesi zaten gösteriyor.

Gerçek düşman, bu iç parçalanmayı seyredip el ovuşturanlardır.

Bu nedenle şimdi, her zamankinden daha çok iç cepheye ihtiyacımız var.

Fikirlerimiz, tercihlerimiz, ideolojilerimiz farklı olabilir ama bu ülke en mühim ortak paydamızdır.
Nitekim.

Dışarda savaş çıkarsa, içeride barışı muhafaza edemeyen bir milletin
ayakta kalması mümkün değildir. İç cephe yıkılırsa, sınırların korunmasının da, tankların da, füzelerin
de anlamı kalmaz.

Erbakan Hoca’nın yıllar öncesinden yaptığı bu uyarıları hafife almayalım. Tehlike yalnız sınırlarımızda değil, kalplerimizin içine kadar sızmış durumda.

O yüzden, iç cepheyi sıkı tutun! Zira zafer, önce içeride kazanılır.

TURİZM CANDIR

2025 yılı turizm sezonu açıldı.

Trabzon, bir kez daha farklı coğrafyalardan gelen misafirleriyle buluşmaya hazırlanıyor. Lakin bu yıl, diğerlerinden epey farklı olacak gibi… Zira elimizde acı bir tecrübenin faturası, önümüzde ise önemli bir telafi fırsatı var.

2023 yılında şehrimiz, Körfez ülkelerinden gelen turistler açısından adeta altın bir sezon yaşamış ve yaklaşık 1 milyon 150 bin ziyaretçinin geldiği kentte, özellikle Arap turistler büyük bir
yoğunluk oluşturmuştu.

Hal böyle olunca Uzungöl’den Sümela’ya, Boztepe’den Çal Mağarası’na kadar turizmle adeta nefes alan bölge esnafının yüzü fazlasıyla gülmüştü. Ne var ki bu yoğun ilgi, bazı işletmeler tarafından o dönem
suiistimal edildi.

Ve maalesef, kısa vadeli kazanç uğruna uygulanan fahiş fiyatların bedelini hep birlikte 2024 yılında ödedik. Bu bağlamda Trabzon’un turist sayısında geçtiğimiz sene %10’un üzerinde bir azalma yaşandı.

Düşüş, özellikle Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar gibi ülkelerden gelen ziyaretçilerde daha da belirgin hale geldi.

Varılan neticede, otellerde doluluk oranı düştü ve doğal olarak kafe- restoranlar önceki yıllara kıyasla oldukça sakin bir sezon geçirdi. Bilhassa şunu, artık anlamak gerekiyor;

Turist için mesele yalnızca farklı bir coğrafya görmek ya da değişik kültürlerle tanışmak değildir.

Trabzon’a gelen ziyaretçiler gerek ağırlanmak gerek alışveriş ve ulaşım gibi farklı her alanda dürüstlük arıyor.

Hatta bununla da yetinmeyip, gördüğü tüm güzelliklerle birlikte karşılaştığı muameleyi de ülkelerine döndüğünde anlatıyor. Bir başka deyişle turizm sadece doğamızı değil, insanımızı da temsil
ediyor. Nitekim bu sektör yalnızca esnafın kasasını değil, aynı zamanda kentin itibarını ve geleceğini de şekillendiriyor.

Özellikle işletmeciler şunu akıllarından çıkarmamalı; Kazançları, turistin cebine değil kalbine ne kadar dokunabildiklerine göre şekillenir. Aksi halde, kazanılan her lira, kaybedilen bin yeni ziyaretçiye mal olabilir.
Hulasa…

En başta dediğimiz gibi. 2025 yılı sektördeki tüm hataların telafi yılıdır. Ve bilinmeli ki, iyi bir netice elde etmek yalnızca kamu kurumlarının değil, tüm Trabzon halkının, özellikle de esnafın sorumluluğudur.

Taksicisinden otel işletmecisine, kafe sahibinden hediyelik eşya satıcısına kadar herkesin reçetesi ortak; Fiyatlarda insaf, hizmette seviye, iletişimde ise saygı…

İNSAN, İNSANA TECRÜBEDİR

İnsan insanla sınanır. Başımıza gelen her olay, bir sınavın perdesini aralarken, karşımıza çıkan insanlar da bu sınavın sorularını şekillendirir. Kimi zaman dostlukla, kimi zaman ihanete yakın bir suskunlukla…

İnsanı tanımak ancak yaşanmışlıkla mümkün olabilir ve zor zamanlar, kimsenin maskesini taşımaya gücünün yetmediği anlardır.

Kim nerede duruyor, neye sessiz kalıyor, neye itiraz ediyor, tüm çizgiler işte bu anlarda belirginleşir. Çıkar ve menfaatlerin cazibesi karşısında kimler eğilip bükülmeden dimdik durabiliyorsa, işte orada hakikatin terazisi çalışır. Dolayısıyla efendiler…

Adına tecrübe denilen her yaşanmışlık, bize hem ders hem de ayna olur. Anlatmaya çalıştığım, başımıza gelen hiçbir olay boşa değildir. Mesele, her sınavdan insan olarak çıkabilmek ve tüm durumlarda Hakk’ın yanında durabilmektir.

★ ★ ★

Yazmak iyi gelir.
Bana;
“apektas6161@gmail.com” adresinden ulaşabilirsiniz.