Bir tık ötesi var mıdır, bilemiyorum ama…

Gidişatın iyi olmadığını anlamak için herhalde ordinaryüs olmaya gerek yok.

Toplumumuzu derinden etkileyip, herkesi içten içe kemiren…

En temel sorunumuz, ahlaki çöküntüden söz ediyoruz değerli okurlar.

Bizi biz yapan değerleri tek tek içine çeken bu karanlık girdap, aynı zamanda bencil ve menfaatperest bir nesle bitmek tükenmek bilmeyen sermayeyi oluşturmakta.

Hal böyleyken…

Sosyo-kültürel ilişkilerin neredeyse tamamına yalnız çıkarların rota çizdiği yaşantılarda, şapkaları öne alıp az/biraz düşünmeye tenezzül etmediğimiz gibi…

Bizleri silkeleyip kendine getirecek eleştirilere de kepenkleri indirmiş durumdayız.

Dolayısıyla.

Direncimizi kırıp mecalimizi yok eden ruhumuzdaki bu zehir, birbirimize olan tahammülsüzlüğümüzün ta kendisidir desek yeridir.

Mübalağaya ne hacet…

Ahvalimizin fotoğraf karesi ortada.

Artık ona buna ağıza geldiği gibi konuşmak açık sözlülükten yana alkış alırken…

Toplumumuzda edep ve hayâyı sorgulanır hale getiren gariplikler de, sözde özgürlük haklarıyla çerçeveli.

İşin kötüsü...

Yozlaşmanın pençesinde kıvranan kültür yapımızın geldiği noktayı ne kabulleniyor, ne de hasarlı durumunu tamir etmek için çaba gösteriyoruz.

Diğer yandan…

Kimin kim olduğunun ortak değer yargıları yerine ismin önüne geçmiş etiketlerle anlaşıldığı bu düzensizlik düzeninde, manevi iklimlerde adeta kış ortasında takılı kalmış.

Öyle ki;

İnananların kendi aralarındaki bölük pörçük gruplaşmaları, bu istikamete paralel, dinden uzak, inançsız kitlelerin varlığına sahiplik eden geniş bir zemin oluşturmakta.

Ahlak tabiî ki din değil, lakin…

Bu değerin olmaması insanoğlu için sadece dünya hayatını anlamlı kılıp, bu yöndeki arzu-isteklerin elde edilmesinde sınırların tamamını ortadan kaldırıyor.

Sonuç olarak;

Bugün büyük çoğunluğu Müslüman olan Türk toplumunda, hepimizi rahatsız eden;

- Hırsızlık

- Rüşvet

- Zulüm

- Güven eksikliği

Ve ahlaksızlığa asıl sebep, hak ile batıl mücadelesine proje çizmesi geren din mefhumunun birçok kişi için etiketten öteye geçememesidir.

Sözün özü;

Kimsenin kimseyi takmadığı…

Gemiyi ilk terk edenin kaptan sayıldığı şimdiki yaşamlarda işler zor, şarjlar az…

Allah yardımcımız olsun.

★★★

Kızma birader..!

Bir önceki yazımızda, Trabzon’a yapılacak Şehir Hastanesini konu edinmiştik.

Tarafımıza ulaşan hakaret içerikli bazı seviyesiz eleştiri ve yorumlar gösterdi ki;

Hakikaten sağlık gibisi yok!

Velhasıl.

İlle de hastane…

★★★

Yarın Bayram…

Korona virüsle mücadelede gelinen noktada epeyce yol kat ettik.

Kayıplarımızla birlikte, virüse enfekte vaka sayılarında ciddi bir düşüş var.

Demek ki neymiş…

İşin ehli bilim insanlarının çizdiği rotadan şaşmamak, yaşama dair en etkili reçeteymiş.

Bu kapsamda Ramazan Bayramının da sürece dahil edilmesi gayet mantıklı.

Zira bizde bayram telaşları milli mücadele ile eşdeğer.

Nitekim.

Tee yedinci göbeğe kadar uzanan eş, dost, akraba ziyaretlerinden şapur şupur öpüşmeden kimse dönmez.

Neyse…

Bi’ dahaki bayrama herkes sağlık sıhhatle ulaşsın da…

Varsın bu bayram evlerde geçsin.

+

Cümleten hayırlı bayramlar.