Afrika seyahatimizin son gününde Kenya’nın ikinci büyük şehri Mombasa’dayız. Mombasa’da yine Lıght Academynin Nairobi’ye kıyasla daha lüks ve donanımlı lisesinde konaklıyoruz. Futbol sahası, yüzme havuzu ve tam donanımlı konferans salonu ile Lıght Academy Mombasa’da en başarılı eğitim kurumları arasında yer alıyor. Kenya Devlet Başkanı Uhuru Kenyetta, Lıgth Academy’nin açılışında yaptığı konuşmada şu ifadeler dikkat çekiyor, ‘İnşallah bizim devletimizde böyle imkanları olan eğitim kurumları açacak günlere ulaşır’. İşte bu sözcükler Türkler’in Kenya’da eğitimde ne denli başarılı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.


Mombasa’ya cardığımızın ilk akşamı yine Afrikalı öğrencilerin Türkçe şiirleri ve şarkılarıyla koltuklarımız kabarıyor.  

Nairobiye göre daha sıcak ve nem oranı yüksek bu tatil kentinde sabahın ilk ışıklarında Safari Parkı’nda soluğu alıyoruz. Yurtda kahvaltı hazır olmadığı için iki termus çay, sandiviç ekmekleri alarak kendimizi garantiye alıyoruz. Fakat unuttuğumuz bir şey var oda çay bardakları.

Karadeniz zekası işte burada devreye giriyor ve elimizdeki su şişelerini ikiye bölerek çay bardağı haline getiriyoruz. Gerekli işlemlerin ardından Safari parkın içinde buluyoruz kendimizi. Zürafa ve zebraların yoğunlukta olduğu safari parkta hepimizin görmek istediği o belgeselellerde izlediğimiz aslanlar.

Fakat rehberimiz bize çok geç yola çıktığımızı aslanların avlanmalarını tamamladığını söyleyince marolimiz bozulmuyor değil. Safariyi safari için dizayn edilmiş tavanı komple açılabilen araçlarla yapıyoruz. Gelen bir telsiz anonsu ‘Yol kapalı geri dönüyoruz’ olarak bize aktarılıyor. Moraller bir anda sıfıra düşüyor. Fakat bu moral bozukluğu uzun sürmüyor. Meğer bir yanlış anlaşılma var. Aslında telsizdeki Afrikalı şoför bizi aslanların tam ortasına gönderiyor. Safariye gelip vahşi dogada ev kiralayıp günlerce aslan avı görmek isteyenlerin aksine doganın en asil hayvanları Türkiye’nin en asil insanlarına karşılama töreni hazırlamışlar sanki.

Trabzon ekibi  büyük bir şan eseri aslan avının ortasında buluyor kendini. Zebralara odaklanmış aslanlar bizim av sahasına girmemizle huysuzlaşıp  safari araçarımıza doğru yöneliyor. Herkes bir panik içinde iken Trabzon heyetinden Orhan Boran’ın Aslanları ürkütmek için çıkartığı o ses şoförü tedirgin etsede Aslana sinek vızıltısı geliyor. Fakat şoförümüz bizi uyarıyor. Av yarıda, aslanlar aç kaldı, bize saldırabilirler diyor. Tehlike anında üstteki kapağı kapatın ve aşağı sinin diyor fakat gezinin sonunda üstteki kapağın çok zor hamlelerle kapandığı görünce ne kadar şanslı olduğumuzu bir kere daha kabul ediyoruz.

Aslanlar avdan vazgeçiyor, bizde aslanlara yem olmadan olay mahalini terk edip insanların günlerce beklediği aslan avınıı görmenin heyecanını yaşıyoruz.

Safari sonrası lüks bir Café restauront’ta genelde beyazların ticari pazarlıklarını gerçekleştirdiği yerde kahvelerimizi yudumlayıp konakladığımız liseye geri dönüyoruz.

Sonraki gün sabahın ilk ışıkları ile kendimizi Haller Park’da buluyoruz.  Mombasa’nın görmeden geçilmeyeceği yerlereniden biri olan bu parkta vahşi hayvanların ürkütücülüğü yemyeşil doğanın zerafetiyle karşılıyor sizi. Timsahlar, yılanlar, dev kaplumbağalar, zürafalar, zebralar. Afrikalı çocuklarla geçen neşeli dakikalar, biraz olsun o ilk iki gün yaşadığımız yüreklerimizi parçalayan depremleri unutturuyor bize.

 Parktaki gezimiz esnasında ağırlığı bir tonu bulan en büyük timsahı görmenin heyecanıyla görmesek büyük kayıp yaşayacaktık diyoruz hep birlikte.

Cuma namazı sonrası deniz Safarisi Ekim ayının sonunda bizim için büyük bir sürprz oluyor. İki katlı bir tekne ile Hint okyanusuna açılıp bir akvaryumu andıran azgın dalğalı hint okyanusuna bırakıyoruz kendimizi. Aşırı tuzlu suyu rahatsız etsede üzerimizdeki stresi atmaya büyük katkı sağlıyor muhteşem okyanus. 500 metre ileride köpek balıklarının olduğunu bilerek yüzmek pekde huzur verici olmuyor.  Sular altındaki inanılmaz zenginlik herkesi büyülüyor. Yüzme bilmeyenler dahi can yelekleri ile kendisini suya atıveriyor. İnanılmaz bir rahatlık çökerken üzerimize ‘Nasıl oluyorda bir tarafta açlık ve sefalet hat safhadayken diğer tarafta böylesine lüks bir yaşam sürülebiliyor, o aç insanlar bu zengin insanları nasıl parçalamıyor diyorduk kendi kendimize. Bunun nedeni kabile başlarana çekilen bazı peşkeşler ve onların alt tabakayı frenlemesi olarak karşımıza çıkıyor.

Artık dönüş vakti geliyor. Keyifli bir Mombasa gezisinin ardından geceyi geçirdiğimiz Light Academy’den ayrılıyoruz. Misafir Tur’dan Erhan beyin yine bekleriz temennisiyle Kara Kıtanın kara topraklarındaki kara yazılı insanlara elveda diyorduk. Mombasa, Nairobu, Duabi, İstanbul ve 24 saat süren 4 aktarmalı yorucu bir seyahatin ardından yeniden memleketimiz Trabzon’a varıyoruz.

Ama aklımız  Afrika’da kalıyor. 

Bu maneviyatı büyük, zor ve meşakkatli Afrika yolculuğunda herkes ailesiyle, anasıyla, babasıyla bayramını kutlarken, gerçekten kurban bayramının ne anlam taşıdığını bilerek bu yolculuğa katılan ve gerçek ihtiyaçlılarla bayramın en derin maneviyatını yaşayan  Trabzonlu iyi yürekli insanlar topluluğuna,

Orhan Boran’a Mehmet Şimşek’e, Şenol Şahin’e, Fatih Karataş’a, İsmail Kaya’ya, Zekeriya Zengin’e, Uğur Öztürk’e, Fetih Küçükalioğlu’na, Sefer Ayyıldız’a, Abruhhamman Sali’ye ve Ayhan Aktaş’a ayrıca seyahatin Afrika ayağında bizi bir an olsun yalnız bırakmayan Muhammet Çiftçi’ye, Bize Afrika’da evini açan Trabzon’da da uzun süre görev Yapmış olan Davut Hoca ile oğlu bir yıldır Light Academy’de okuyan Khalid Omar Alkizm’e, yurtlarda görev yapan yöneticilerinden, hademelerine, öğretmenlerinden, güvelik görevlilerine, transfer ve seyahat esnasında bize bir an olsun ah dedirtmeyen Misafir Tur yetkililerine sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Dünyaya iyilik tohumları saçan burada isimlerini sayamadığım ve göğsümü kabartan tüm yurttaşlarımıda tebrik ve taktir ederim.

Duygu seli yaşadığım bu seyahatimde çok etkilendiğim bir söz ile yazıma son verirken Afrika gibi dünyanın 150 ülkesinde eğitimde büyük başarılara imza ata, zor durumdaki insanlara ulaşan Türklerin varolduğunu ve bu hareketin çok kutsal bir hareket olduğunu unutmayın. Omazlumlara yardım ulaştırabilecek kişilerinde yanıbaşınızda olduğunu her zaman bilin.

Unutmayın ki;

Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır.