Maalesef bu yazımı da nefes kesen derbiye gölge düşüren hakem meselesi ile başlamak istiyorum. Bakın, Ali Şansalanlar bir değil, iki değil, üç de değil. Dün akşam ortaya çıkmadılar; hep vardılar, yarın da olacaklar.

Lafı uzatmadan hemen sadede gelelim. Bu Ali’ler, Trabzonspor’un ana sütü gibi helal olup bilek hakkıyla kazandığı iki şampiyonluğun birini Fenerbahçe’ye, diğerini de Başakşehir’e ikram ettiler.

Ben şu anda bir maçın, iki maçın ya da birkaç kırmızı kartın kaybedilişinden söz etmiyorum. Koca iki sezonun alın terinin, bilmem kaç milyon dolarlık maddiyatın göz göre göre gasp edilmesinden bahsediyorum. Camiasını gözyaşlarına boğan, bir nesli “Bu mu hakkaniyet, bu mu adalet?” diyerek tövbe edip bir daha maça gitmemeye yemin ettiren, takımlarından koparan bir süreçten söz ediyorum.

Sonra ne mi oldu? Hatırlayanlar iyi bilir: Kocaman bir hiç!

Belki “Çok kolay yazıyorsun” diyenler olacak ama yine bir şey olmayacak. Zira bu düzenin bir realitesi bu.

Dünü daha fazla kurcalamadan günümüzün federasyon başkanına bakalım. Göreve hak, adalet ve hukuk vaatleriyle gelmişti. Ama bugün defalarca “Bana operasyon düzenliyorlar” diye dert yanıyor. “Hak yiyenin defterini dürerim” diyordu. Hele “VAR’da yapılan hataları hiç mi hiç affetmem” diyordu.

Ama görüyoruz ki çoğu hakemin VAR odaları da evlere şenlik. Maalesef başkan ne bu kısır döngüyü düzeltebiliyor ne de bırakabiliyor.