Birinci Dünya Savaşı'nın son yılında Filistin Cephesi’nde İngilizlere esir düşen, esaretten kurtulduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan bu genç Osmanlı subayının kim olduğunu biliyor musunuz?

Bu kişi aynı zamanda hayat hikâyesi en ilginç ve en çarpıcı olan Cumhurbaşkanımızdır.

Bu inanılmaz hikâyenin kahramanı, İngilizler tarafından Mısır'daki esir kampına götürüldü.

Kaderin cilvesi diyelim. İşte savaşın kaosu içerisinde o kampta tarihin pek bilinmeyen hüzünlü bir sahnesi yaşandı.

Aynı dönemde Hicaz’da İngilizlere esir düşen babasıyla aynı kampta karşılaşmışlardı.

Evet, yıllar sonra binlerce kilometre ötede bir esir kampında babasıyla yeniden buluşmuştu.

Baba ve oğlun hüzün dolu bu karşılaşması ile, Trabzonlu genç subayın zirveye çıkış hikâyesi işte bu esir kampında başlıyordu.

Yaklaşık 1,5 yıl süren esaretten kurtulan Trabzonlu subay, Anadolu'ya dönerek Mustafa Kemal’in önderliğinde Millî Mücadele’ye katıldı.

Kurtuluş Savaşı boyunca önemli görevler üstlendi.

Cumhuriyet kurulduktan sonra devletin kademelerinde hızla yükseldi.

Günlerden bir gün, yıllar yıllar önce İngilizlerce esir olarak tutulduğu Mısır'ı bu kez bir Tuğgeneral olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsilen resmî olarak ziyaret ediyordu.

Devam eden sonraki yıllarda, başarılarla dolu askerî kariyeri Genelkurmay Başkanlığı’na kadar uzandı.

Ve nihayet, dördüncü Cumhurbaşkanımız Cemal Gürsel'in vefatının ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin beşinci Cumhurbaşkanı seçildi.

Esir kamplarından devletin zirvesine uzanan bu yolculuk, Türk tarihinin en büyük makamına ulaştırmıştı Cumhurbaşkanımız Sn. Cevdet Sunay'ı.

İngiltere Kraliçesi Elizabeth’i 1971 yılında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla karşılayan artık Cevdet Sunay'dı.

Tarih burada bir kez daha sahneye çıkmıştı.

Trabzon'un Çaykara ilçesi Ataköy Mahallesi’nde başlayan ve Mısır'da İngilizlere esir düşen
Cevdet Sunay'ın hikâyesi Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst makamında, yani hak ettiği yerde henüz bitmemişti.

Talihin cilvesi gereği İngilizlerle görülecek bir hesabının olduğunu ve bu şansı da bir gün yakalayacağını biliyordu.

Esir olduğu İngilizler’in Kraliçesi II. Elizabeth’i Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı sıfatıyla Anadolu'nun özgür topraklarında karşılamak, yıllar sonranın rövanşını almak niteliğindeydi onun için.

Ve, onu da diplomatik bir nezaketle Devlet Başkanı sıfatıyla başarmıştı.

Beşinci Cumhurbaşkanımız Sn. Cevdet Sunay'ın tarihe ışık tutan anılarla dolu yaşam hikâyesini Çaykara Ataköy'deki kendi özel eşyalarının ve dönemine ait çok özel fotoğraflarının bulunduğu müzeyi şahsım bizzat gittim, gördüm ve çok etkilendim.

Osmanlı’dan Cumhuriyet'in zirvesine uzanan yolculuğu, sizlerin de çıplak gözle görerek gezmenizi tavsiye ederim.

“Düşmez ise düşmesin yakamızdan ölüm. Bizim üstümüze de bir gün güneş doğacak gülüm, Gülüşüne bin kurşun sıksa da ölüm, Unutma ki umuda kurşun işlemez gülüm.”

Kalın sağlıcakla...