Önceki yazılarımda “Sümela’ya Bakan Beş Bakan” ifadesini kullanmış ve detaylandırmıştım.
5 bakan gören manastır tadilatının açılışının Sayın Ersoy’a nasip olduğunu ve bunu hak ettiğini dile getirmiştim. 

YAZIYI BURAYA TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ! 

Şöyle ki! Ersoy 2018 Temmuz ayında göreve geldi. Koltuğuna alıştı ve 2019’da manastıra el attı. 
Sonuç ortada. 
Bugün taş düşme ve restorasyon işinin %90’ı tamamlanmış ve turistlerin ziyaretine açılmış bir sümelamız var. 
Ersoy; yıllarca bölgemize tur düzenleyen bir firmanın yöneticiliğini yaptığı için Sümela’nın bölge turizmi için ne anlama geldiğini önceki dört bakandan çok daha iyi bilmekte idi. 
Üzülerek söylemeliyim ki şehrimizdeki bir çok yöneticiden de iyi bilmekteydi.
Sümela’nın ihmale gelmez bir yer olduğunu bildiği için çalışmalarını da bu doğrultuda yürüttü.


Bu çalışmalar yürütülürken;
Sayın Bakanın göreve getirdiği Kültür varlıkları ve müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı’nın,
Restorasyonlardan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İsmail Karaman’nın,
Müzelerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun’un desteklerini göz ardı etmememiz gereklidir. Açık kaynaklardan bu isimlerin manastır için şehrimize kaç kere geldiklerine bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Bu sürecin birde gizli kahraman var!

Son iki yıldır Sümela’nın restorasyonu için görevlendirilen, restorasyon bölüm müdürü Trabzon’lu hemşerimiz Nermin Uzunali.
Nermin Hanım Sümela’yı adeta evi bilmiş. Restorasyon konusundaki tecrübelerini “Trabzonluluk hassasiyeti” ile birlikte manastıra yansıtmış
2. Etap ve 3. Etap çalışmalarında teknik organizasyonların dinamosu olmuş.
Manastırın her odasını toparladığı eşyalarla süslemiş. Açılıştaki heyecanına birebir şahit olmuş biri olarak, iyi ki varsın Nermin Hanım, iyi ki varsın demekten alamıyorum kendimi(…)
Şimdi bunları okuyunca diyeceksiniz ki “e kardeşim o zaman neden bu ekibi kuran ve bunca güzel işe imza atan bakan neden gidici olsun” ?


Neden biliyor musunuz?
-    Bakan süreci hızlandırdı, açılışı Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası ile taçlandırdı ancak yereldeki organizasyonda zayıf kaldı!
-    Bakan 2-3 gün önceden şehre gelip protokolü davet etmeliydi!
-    Turizmcileri, turizm ile ilgili STK’ları davet etmeliydi!
-    Yerel haklı davet etmeliydi? Halkı Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası ile buluşturmalıydı!
Bunları yapmayan Bakan görevde durabilir mi? Tabi ki durmamalı! Gidici olmalı!
Tabi bunları yapmak Bakanın görevi ise Bakan gidici olmalı? 
Değilse sorumlusu belirlenmeli.

Sorumlusu kim ise dünya mirası, UNESCO’ya aday, bölgenin en önemli kültürel varlığının senfoni orkestrası eşliğindeki açılışını halka, turizmcilere ve protokole duyuramayışının sebebi ile ilgili açıklama borcunu unutmamalıdır.

KİM BU İHANETE GÖZ YUMUYOR!
Sümela’nın açılış günü.
Daha önce aldığım bir duyumu teyit için manastır sapağından 100 metre kadar yukarı, yayla yoluna doğru çıktım.
Duyum milli park sınırları içinde dereye hafriyat boşaltıldığı hatta inşaat atıklarının bırakıldığı yönündeydi.
Duyumu inanılmaz kılan, bu alanın manastırın neredeyse yanı başında ve doğal sit alanı oluşu idi. 
İnsanın gözüyle görmeyince inanamayacağı bir duyumdu bu. 


İnanın keşke görmeseydim ve duyum olarak kalsaydı dedim gördüğümde.
Dere yatağına bırakılmış kaç kamyon olduğunu tahmin edemeyeceğim hafriyat, hafriyatın yanı sıra inşaat atıkları, kırık kiremit parçaları, yeni kiremitlerden sökülen bağlama ipleri, çuvallar,poşetler,kutular.
Milli park sınırları içerisinde, doğal sit alanındaki bu katliamın sorumlusunu devlet darağacında çıkarsa vicdanımız sızlamaz gerçekten.
Çevre Şehircilik, Büyükşehir Belediyesi, Maçka Belediyesi, il Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Milli Parklar, DSi yetkilileri nasıl olur da göremezler bu durumu?
O atıkları oraya atan kimden cesaret almış olabilir? 


Hangi babayiğit milletin göz nuruna yapılan bu ihanete izin verebilir?
Müsilajın meşhur olduğu bu günlerde,

Müsilaja sebep olan en önemli faktörün derelere bırakılan atıkların denize ulaşmasının konuşulduğu bu günlerde,
Bölge turizmi için doğanın en önemli ürünümüz olduğunu savunduğumuz bu günlerde,
Dere yataklarına bırakılan hafriyatların sebep olduğu taşkınların yüzlerce, binlerce cana mal olduğu bu coğrafyada.


Yapılacak, duyulmayacak, görülmeyecek ya da görülemeyecek iş mi bu?
Eğer bu ve buna benzer işleri göremeyeceksek, bundan böyle taşkın vesilesi ile kaybettiğimiz canlara “takdiri ilahi” değil “takdiri yönetici” ya da “takdiri müteahhit” ismini verelim…
Kalın sağlıcakla…