Bir şehrin gelişmesi, sahip olduğu kültürden kopmadan çehresinin değişmesi…

Yaşayanlarının mutlu, mesut bir şekilde kendi ve kentiyle haşir neşir olması…

O şehre dair kurulan hayallerin gerçekleşmesiyle mümkündür.

Dolayısıyla bahse konu hayaller, en üst makamlardaki istişarelerin zeminidir.

Hayal yoksa…

Proje yok.

Efor yok.

Peki.

Madem ümidin rotası böyle...

Madem gerçeğe açılan kapının adı hayal…

O halde bizde Trabzon için hayal edelim.

Şimdi.

TRAFİKTEN BAŞLAYALIM

Bu şehrin “T” sinin trafikte kullanılmadığını düşünün.

Uzadıkça uzayan dolmuş sistemiyle oyalanmadığımızı…

Hasarsız, tartışmasız…

Yalnızca Trabzon ve Trabzonlunun çıkarlarının gözetilerek jet hızıyla konfora, yeniliğe kavuşulduğunu…

Hatta denizinde ilçeler arası vapurlar vızır vızır yolcu taşırken, kent merkezinde zamana uyarlanmış tramvayların cirit attığını hayal edin.

Yeşilin, dağlarından ziyade bu kentin merkezine…

Zamanın çabalarına miras bırakılan çabasız şehir planlaması yüzünden, mavinin çamura bulanmadığını düşünün.

Ne bileyim…

Hayal edin işte…

Şehirlerarası akan bir garip trafik, Trabzon’un uzağından geçse kime dokunur?

SANAT

Türkiye’nin en iyi operası…

Bale gösterileri…

Dünyaca ünlü halkoyunları…

Ve Nobellik tiyatro gösterilerine bu şehir ev sahipliği yapsa fena mı olur yani?

SANAYİ, FABRİKA, İLİM

Öyle bir üretim potansiyeli ki…

Memlekette işsiz yok kardeşim…

Teee, Türkiye’nin bir ucundan mülakatla işçi alıyoruz.

Ülkede o denli bir marka, zincirde devasa bir halka olmuş Trabzon.

Nasıl ama?

En büyük buluşların…

İnsanlık tarihine fayda sağlayacak mucizevi icatların altında bir Trabzonlunun imzasının olduğunu bilmek, nasıl bir hazdır mesela?

SOSYAL YAŞAM

Trabzon’da hafta sonu…

Öyle bir gün ki;

Çocukların biri sirke…

Biri denize…

Öteki de, macera parkına gitmek isterken…

Hanım da, şehir dışından ziyaretçi akınına uğrayan hayvanat bahçesine takmış.

Arada kalmak ne heyecanlı olurdu değil mi?

SPOR

Canım memleketim Trabzon’umun omurgası…

Trabzonspor’un Bizans oyunlarına heba edilmemesi, O’na futbolu yeniden yazdırmaz mıydı acep?

Bizim bordomuz…

Düşünün.

Bizim mavimiz böyle öksüz mü kalırdı o zaman?

VE İNSAN

Buraya kadar hep ben kurdum…

Şimdi varın siz söyleyin.

Bütün bunların olduğu yerde;

Günaydın hanımefendileri, nasılsınız beyefendileri…

Gülen yüzleri…

Ve öfkeden arınmış gözleri, hayallerde arar mıydık?