Yakın geçmişe kadar Doğu Karadeniz bölgesinin gelirleri dediğimizde herkesin aklına fındık ve çay gibi tarımsal üretimlerimizin gelirleri gelirdi.

Ancak son yıllarda turizm sektörünün gelişmesi ile tarımsal gelirlerimiz bölgemiz için ikinci planla kalmaya başladı.

Trabzon başta olmak üzere Doğu Karadeniz bölgesinin tüm illeri turizmi ana gündem konusu yaptılar ve bu doğrultuda çalışmalarını yönlendirmeye başladırlar

Son yıllarda bölgemize yapılan özel sektör yatırımlarının büyük çoğunluğu turizme yöneldi.

Kamunun gündemini turizm daha çok meşgul etmeye başladı.

Ancak gelinen süreçte sektörün memnuniyeti yatırımların yoğunluğu ile doğru orantılı ilerlemedi.

Geride bıraktığımız sezonda sayısal veriler memnuniyet verici olmasına rağmen sektörde profesyonel gayret sarf eden yatırımcılar aynı memnuniyeti hissedemediler.

Plansız yatırımlar, denetim zafiyeti, misafir yapısının değişmesi vb. birçok faktör profesyonel yatırımcının memnuniyetinin az olmasına sebep oldu.

Bununla birlikte bölge olarak benzer ürünlerimizi (yayla, doğa) tek pazara (Ortadoğu) tanıtma-satma gayretimiz de bu memnuniyetin eksik olmasının sebepleri arasında sayılabilir.

Doğu Karadeniz bölgesi hep birlikte Orta Doğu’ya yayla ve doğa pazarlamaya gayret ediyoruz diyebiliriz.

Ne farklı Pazar arayışı ne de ürün farklılaştırma.

Yıllarda rafta duran Çakırgöl projesi, Bayburt-Gümüşhane üzerinden Trabzon’a inen İpekyolu markası, Gümüşhane keşfedilmeyi bekleyen kurum vadisi, tamamlanamayan fuar ve kongre merkezi şehrimizin ve bölgemizin ayağına vurulan prangalar olarak beklemektedirler.

Bunlar rafta beklerken bölgede yaşanan münferit bir tartışmayı “turizmin geleceğine atılmış bir tokattır” diye yorumlayanların tokat anlayışını değiştirmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Eğer bölge turizminin geleceğine atılmış bir tokat arıyorsak o tokat tamamlanmayan fuar ve kongre merkezidir, Çakırgöl’dür, ölü halde bekleyen kurum vadisidir, değerlendirilmeyen İpekyolu markasıdır, tahrip edilen doğamızdır…

Bir tokat daha var ki bunu yazarken bile zorlanıyorum.

O tokat Ordu’dan Hopa’ya uzanan yaklaşık 400 km’lik sahil şeridinde sadece iki adet mavi bayraklı plajımız olmasıdır.

O iki mavi bayraklı plajda Ordu’dadır. Ordu bu konuda kocaman bir teşekkürü hak etmektedir.

Doğayı, doğallığı pazarladığımız bir bölgenin sahilinde doğallıkla öne çıkamamak akıllara durgunluk verecek bir durumdur.

119 km sahili olan Trabzon’da 7,5 km kumsal kalmış olmasını ifade edebilecek bir kelime bulamadım bile!
 
Sahillerimiz açısından bu kadar olumsuz konuşmama rağmen hala fırsata çevirebileceğimiz imkanlarımız olduğunu belirteyim.

Son yıllarda uzmanlar iklim değişikliğini ve bu durumun gerek hava gerekse deniz suyu sıcaklığına yansıdığını her platformda belirtmektedirler.

Meteoroloji Genel Müdürlüğünden aldığım verilere göre 2019 yılından bugüne hava ve deniz suyu sıcaklıklarımız artış göstermektedir.

2019 Ağustos ayında 23,9 derece olan deniz suyu sıcaklık ortalamamız 2023 Ağustos ayında 25,5 derece olarak ölçülmüştür.

Yine 2019 ağustos ayında 24,5 derece olan ortalama hava sıcaklığımız 2023 Ağustos ayında 26,8 derece olarak ölçülmüştür.

WhatsApp Image 2023-10-02 at 09.46.45

Artış eğiliminde olan deniz suyu sıcaklığımızın yanında, yüzme için ideal deniz suyu sıcaklığının uzmanlarca 22-29 derece olarak kabul edildiğini düşündüğümüzde nasıl bir imkana sahip olduğumuzu anlamaktayız.

WhatsApp Image 2023-10-02 at 09.46.45 (1)

Her ne kadar kıyı şeridimiz tahrip olmuş olsa bile, bugün alacağımız radikal kararlar ile 5-10 sene zarfında sahillerimiz Rusya’dan, İngiltere’den, Almanya’dan denize girmek için gelmiş turistler ile dolu olabilir.

Malumunuz bu iklim değişikliği sadece bölgemizde yok. İnsanlar denizin içinde terler vaziyete geldiler. Deniz suyundan gözleri yanan, denizin içinde terleyen, günün büyük bir bölümünde plaja inemeyen turistler iklim değişikliği neticesinde kendilerine yeni destinasyonlar arama gayretine gireceklerdir.

Bu konuda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığını, Kültür ve Turizm Bakanlığını, bölgemizde sahil kenarında bulunan belediyeleri ve bölgemiz turizm dinamiklerini sorumluluk almaya davet ediyorum.

Kim ölür-kim kalır, kim görür bilmem ama bugün birçok kişiye hayal gibi görünse bile ülkemizin turizm geleceği Doğu Karadeniz bölgesi üzerinden şekillenecektir.

Her şeye rağmen!

Kalın sağlıcakla.