Meseleyi kavramak için ordinaryüs olmaya gerek yok.

Dünyaya insan, memlekete vatandaş olmak kâfi…

Meramımızı şöyle izah edelim.

Kamyonla paranız var…

Ama iktisat sıfır.

Neye yarar, hiç.

Yüz binlerce askeriniz, sayısız silahınız, mühimmatınız var.

Var da…

Düşman karşısında strateji geliştirecek komutanınız yok.

Hal bu iken galip gelme şansınız...

Koca bir “sıfır”.

Ya da…

Güncel hayattan.

Hepimizin bildiği…

Çok daha orijinal bir örnek...

Tam eve gireceksiniz…

Kapının eşiğine sıkıştırılmış elektrik faturası…

Göz göze geldiniz.

Tansiyonunuz fırladı.

Ölçmek şart.

Bir elinizde fatura, diğerinde Almanya’dan bacanağınızın gönderdiği gıcır gıcır tansiyon aleti…

Öylece baka kalmamak için ne lazım?

Kullanmayı bilmek…

Demek ki neymiş efendim.

Önce eğitim.

Her alanda eğitim.

Yani.

Sağlıkta, siyasette, terörle mücadelede, ekonomide, sosyal yaşamda…

Enerjimizi kemiren, başa çıkamadığımız sorun, bu saydıklarımızın hangisinde olursa olsun…

Onunla mücadele etmek, çözüme kavuşturmak, bir sonraki adımda panzehirini oluşturabilmek için öncelikle problemin kendisine hâkim olmak lazım.

Devlet idaresinde de durum aynıdır.

Önceliğin ekonomiden ziyade eğitime verilmesi, ortaya çıkacak sorun karşısında sizi bir adım öne taşır.

Öncelikten kastımız yeni binalar, lüks derslikler, okullara yapılmış ek üniteler değil tabi.

Zira bunların hiçbiri tek başına insan yetiştirmez.

Temelde ihtiyaç duyulanlar, vizyon sahibi öğretmenler ve ailelerin sorumluluk bilincini aşıladığı ahlaklı, öğretime açık öğrencilerdir.

Velhasıl kelam.

Memlekette kalkınma ve büyümeyi sadece ekonomideki grafiklerde takip etmek ne bugünkü sorunlarımızı yok eder, ne de gelecekte önümüze çıkacakları.

Son olarak demem o ki;

Paradan ziyade, aklın bilimin hâkim olduğu bir kamu düzeni için…

İlla eğitim, illa eğitim!