Ülkemizde gıda enflasyonu,hane halkı bütçesi ve satınalma üzerinde çok etkili olması nedeniyle ciddi bir ekonomik sorun yaratmaktadır.Enflasyonla ilgili baştaTÜİK olmak üzere ENAG ve İTO heray açıklamalarda bulunurken,özellikle TÜİK'in bu iki açıklayıcıdan ayrıştığını görmek hakikaten bir bölünmüşlüğün ifadesi önümüze konarak 85 milyonun aklıyla alay edilerek bütünlük sağlanamamaktadır.Aslında buradaki temel kriter ülkemizdeki enflasyon oranını öğrenmek içn,sadece bir endekse bakılmaması gerektiģini vurgulamaktadır.Tüm bu bileşensizliklere karşın döviz kuru ve tarım ürünü üretici fiyatlarındaki haraketlilik gıda fiyatları üzerinde uzun süreli etkili olmaktadır.Yani kuru kontrol etmeden gıda fiyatlarının yakın gelecekte kontrol edilmesi pek olanaklı görünmemektedir.
Genelde düşük gelirli hanehalkları gıda enflasyonunun yükselmesinden doğrudan etkilenmektedir.Aslında temel sıkıntı önemli ölçüde düşük üretim kapasitesini zorunlu hale getiren girdi fiyatlarının yüksek olması ve üreticilerin tarımdan çekilerek başka alanlarda ücretli iş aramalarından kaynaklanmaktadır.Neticede bir taraftan nüfus artarken diğer tarafta işsizlik yükselmekte ve toplumun çok önemli bir kısmı üretmeden tüketme durumuyla karşı karşıya gelme zorunda bırakılmıştır.Günümüz koşulları dikkate alındığında ülkemizde;Mart 2024 gıda enflasyonu 0/070,4 iken İrlandada 0/02,8 ,Güney korede 0/06,7 ,OECD ortalaması aynı dönemde 0/04,9 ,İngilterede 0/04,İtalyada 0/02,8 ,AB ortalaması 0/02 olup,ABD'de ise 0/01,2 olmuştur.Görüldüğü üzere bu devletlerde enflasyon ortalamalarının çok,çok üstünde halkımız beslenmeye ve yaşamaya çalışmaktadır.
Halbuki bu ülkelerin çoğundan fazla tarım toprağımız,suyumuz,paramız ve kaliteli insan kaynağımız bulunduğu halde neden hala tarımsal tüketim ürünleri açısından dışarı bağımlıyız anlaşılabilir değildir.Ayrıca sektörler bazında barışıklık çok zayıf düzeyde ilerlerken,müteahhitlere vergi silme yöntemiyle milyarlar kazandırılırken,bu hakların çiftçilere kullandırılmaması(Banka borçları,Kredi faizleri ve icara takipleri vs.) barışın ve Devlet himayesinin yanlılığıda tescillenmiş olmaktadır.Böyle bir mekanizma sonucu çiftçilerde tarımdan elini ayağını çekip,sefilce bir hayat sürmekte ve aktiviteside atıl bir hal almaktadır.Böyle olduğu sürecede gıda enflasyonu bir düzen tutmaz ve toplumda kalitesiz yaşam hızla artar.Zira ızdırap ortak;hem tüketici ızdırabı ve hemde üretenin malını güncel fiyattan ilk elden satamaması ayrı bir ızdırap ve yıllarca süren üretim kültüründen koparak stabil bir hayata mahküm olmak ise tahammülü daha çok zor bir ızdırap.
Tüketicinin mali baskı altında inlemesi ızdıraptan öte bir travmaya sürüklenmeside sorunun vahameti açısından önemli bir göstergedir.Bu ve benzeri sıkıntılar toplumun bileşenlerini ayrıştırarak koordinatlarda belirginsizleşmektedir ve sorunlar gittikçe ağırlaşmaktadır.Yani faizleri artırmak,dövizi baskılamak,piyasa fiyat denetimini yapmamak,çiftçinin örgütlenmesini teşvik etmemek,üretimi özendirmemek,Üreticinin ürününün elinden ucuza alınıp pahalıya satılmasına göz yummak,devletin sırtından ihale alarak kasalarına.milyonlarca doları dolduranların vergi borçlarını silmek,vergileri artırmak,ürün baş ve taban fiyatlarını tüccarın isteğine göre açıklamak,ürün üretim planlamasını yapmamak,temel ihtiyaç maddelerinin ihraçına izin vermek,dışardan milyarlarca dolar vererek gıda ürünü ithal etmek,arazi teşvik paralarını uzun yıllardır 176 tl,de sabit tutmak,devletin serbest piyasada denge unsuru olmaktan çekilip,inisiyatifi tamame tüccara bırakmak,bazı ürünlerde devletin alım garantisi vermemesi,tarımsal girdilerin yüksek olması nedeniyle bu hususta önlem alınmaması gibi daha bir çok faktörde enflasyonunun yükselmesine sebep olmaktadır.
Enflasyon daldaki bir meyve değilki olgunlaşınca düşsün.Onun için yukarıda sayılan ve daha sayılması olası olan bir çok faktörün planlı bir şekilde dengelenmesi ancak gıda enflasyonunu düşürebilir.Ayrıca son zamanlarda abartılı olarak söylemlendirilen ancak,temelde çok sığ olan tasarruf önlemlerinin radikal bir tarzda ve tüm sektörleri içine alan tavizden uzak uygulanmasıda bir zorunluluk olup,burdan sağlanacak değerin/değerlerinde acilen tarımsal üretime yönlendirilmesi gerekmektedir.Bu yöntemle ancak tasarruf önlemleri kalıcı ve başarılı olur ve insanlar yarını için travma ve ızdırap yaşamazlar.Tabiki tasarruf genel bir kavram olup sadece devlet bunu kendi kurumlarında değil özel sektörede yaygınlaştırıp takipçisi olursa başarı sağlanır.Ayrıca milyonlarca mülteciye harcanan milyar dolarlarda bu planlamda yerin almalı ve bu konuda daha fazla tolerans gösterilmemelidir.
Netice olarak;Gıda enflasyonu ekonomik ve sosyal boyutları itibariyle çok önemli bir sorun olup,bu iki kriter arasındaki makasın daha açılmaması gerekmektedir.Çünkü mevcut durum hem üreticiyi ve hemde tükeyiciyi ciddi ölçüde bıktırmakta ve stres psikolojisine süreklilik kazandırmaktadır.Daha açıkcası gıda fiyatlarının enflasyon üzerinde birinci derecede etkili olduğu,bilinen bir gerçektir.Bu nedele gıda fiyatlarında istikrarın sağlanabilmesi için döviz kuruyla gıda fiyatları arasındak sanal ilişkinin kontrol altına alınması temel bir zorunluluktur. Ayrıca ve açıkca ülkemiz toraklarının atıl halde bekletilmesi(GAP gibi) ve sürekli dışarıdan tarım ürünü alınması ne gıda istikrarını sağlar ve nede gıda enlasyonu düşer.Bu ülke yokluk içinde tarım ürünü satarak fabrikalar kurarken şimdi ise fabrika satarak dışardan tarım ürünü almak işte bizi bu çıkmaza sürükleyen husus gıda enlasyonunun temel nedenidir. Onun için dünyanında kabul ettiği gibi en stratejik sektör tarıma birinci öncelik verilmeli ve ülkemiz insanı cebindeki parayla rahat bir yaşam sürsün ne ızdırap ve nede psikolojik travma yaşasın.