Boşuna demiyoruz bu topraklara vatan diyenlerin tarihin en şerefli, en asil, en merhametli milleti olduğunu.

Onlarca insanımızın hayatını kaybedip, yüzlerce vatandaşımızın yaralandığı 6,8’lik Elazığ depreminin ardından bu gerçeği elbirliğiyle, beraberce teyit ettik.

Öyle ki.

Parti, din, sınıf, servet farklılıklarımız bir anda kayboldu.

Yeniden, büyük bir millet olduğumuzu hatırladık.

Elazığ ve Malatya oldu Türkiye’nin göbek adı.

Zira yediden yetmişe iliklerimizde hissettik oralardaki acıyı, hüznü.

Dediğimiz gibi, coğrafi sınırları ortadan kaldırdı bu afet.

Milletçe, yaşanan bu felakete odaklandık, enkaz altındaki bir nefese kulak verdik.

Ülkenin doğusundan batısına…

Gecenin ayazında, eksi 12’de takılıp kaldı dereceler.

Buz kesti sıcacık hanelerimiz.

Nefes almayı unuttu ahali.

Ama bu ilk değildi…

Biz Türkiye’ydik.

Ne badireler atlatmıştı bu millet.

EvelAllah biz bize yine yeteriz dedi Türk Halkı.

Seferberlik başlattı…

Bölgeye Hızır gibi yetişen devletinin yanında jet hızıyla organize oldu, kampanyalar düzenledi.

Gidebilen bölgeye koştu, gidemeyen evinin, işyerinin kapılarını açtı depremzedeler için…

Hiç bu kadar sevilmedi sosyal medya…

Genelde 'laylaylom' ve incik boncuğun servis edildiği mecralarda, sabaha akan trafik ve yapılan yardım paylaşımları insanımızın birbirine ne kadar bağlı olduğunun aleni göstergesi oldu.

Kayıplarımızı rahmetle anıp, yaralılarımıza acil şifa dilerken, yazımıza Mehmet Akif’in dizeleriyle son veriyoruz:

"(…) Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz; Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!

Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyyetin,

Nûr olup fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin…"

Allah’ımıza hamdolsun.

Milletimiz Var olsun.