Sekiz milyarı aşkın insan var dünyada.

Ve bu sayı, saniyede 2,6 kişi artıyor.

Hayata merhaba diyenler…

Ve süresi dolduğunda çekip gidenler.

Akla ziyan bu döngüde yüce yaradan her birimizi öyle farklılıklarla kodlamış ki… 

Boy, endam gibi bariz özelliklerimiz bir yana…

Kimsenin göz rengi kimseyle eşleşmiyor.

Hatta…

Birbirlerinden ayrılması neredeyse imkansız gibi duran tek yumurta ikizlerinin bile parmak izleri uyumsuz.

Hal, durum bu iken…

818.023 nüfuslu Trabzon Şehri’nde herkesten kendi gibi olmasını bekleyen enteresan insanlar var. 

Genelde öfke ve nefret diliyle varlığını sürdürmeye çalışan bu tipler istiyorlar ki;

Şehirde yaşayan herkes tıpatıp bana benzesin!

Bilmediğimi bilmesin, görmezden geldiğimi görmesin!

Yetmedi!

Yanlış dediklerimin üstünü, doğru bildiklerimin altını çizsin!

Anlatmak istediğim…

Kentimizde bencillik salgını hızla yayılmakta.

Nevi şahsınıza münhasır kararlar alıp bunları cesurca ortaya koyabiliyorsanız aman kendinize dikkat edin!

Bencillere hedef olmanız çok zor!

ÜZDÜN BİZİ İHSAN ÖĞRETMENİM

Naçizane köşemizde senelerdir dertleşir dururuz.

Kendimden ziyade hep kentimiz için cümle kurar, siz değerli okurlarıma “Senden bize ne!” çıkışı yaptıracak meseleleri buralara taşımama adına azami gayret gösteririm.

Lakin bugün başka.

Bu tabunun yıkmasını mazur görün.

Zira yazılarımla muhatap olmanızın en büyük emektarı, ilkokul öğretmenimi kaybettim.

65 yılla sınırlı ömründe, kırk yılı aşkın bir süreyi yalnızca insan yetiştirmeye adamış bir değerdi ‘İhsan Hoca’.

Ağızlarındaki süt kokusuna aldırmaksızın... 

Adını düzgün yazmayı beceremeyen sabilere kara tahta önünde verilen cezaların bininin bir para olduğu yıllarda, elinde cetvelle gezen öğretmenlerin aksine, bağrına bastığı öğrencilerine çiçekli cümleleri kâğıda heyecanla döktüren yegane öğreticimizdi.

İhsan Küçük’e göre öğretmenliğin icrası yalnızca okuma yazma öğretmek değildi.

Edebin, dürüstlüğün, insanca konuşup adabınca susmanın çocuklara aşılanması da öğretmenin göreviydi.

Okulumuz, Akçaabat’ın kırsalında bilmem kaç haneli bir köyde olunca…

‘İhsan hoca’ hem yan komşumuz, hem de hayat bilgimizin mimarıydı.

Allah biliyor ya…

İyi ve güzele dair her neyi varsa hamurumuzdan esirgemedi. 

Bizler sabrın ne olduğunu, dersine girecek öğrencileri karayemiş dallarından toplayan İhsan öğretmenden öğrendik.

Ne hoşgörüsü tükendi...

Ne de haftada bir dağıttığı o benzersiz çokomelleri.

Yaşım kırkı devirdi.

Ama en son ana kadar kendisine gururla, sevgiyle ‘öğretmenim’ demekten geri duramadım. 

Sözün özüne gelirsek…

Öğretmen kelimesinin tüm saygı ve övgüsünü sonuna kadar hak ettiğine bizler şahidiz.

İnsan yetiştirmenin okula sığamayacak kadar büyük bir kabiliyet olduğunu hepimize gösterdiğin için yürekten teşekkürler. 

Hakkını yalnızca kağıt kalemle ödemek ne mümkün...

Mekânın Cennet olsun, kabrin nurla dolsun canım öğretmenim.