Kim derdi, gün gelecek eski Türkiye’nin seviyeli siyasi tartışmalarını hasretle anacağız.

Anıyoruz işte.

Metropol kent İstanbul’un iki güçlü adayı, Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım’ın televizyon ekranlarında atışacak olması toplumumuzu öyle heyecanlandırdı, öyle meraklandırdı ki, dersin Jüpiter’de su bulduk.

Siyasi ahlakı ön planda tutacak, bizi düşündürürken aynı zamanda yüzümüzü de güldürecek diyaloglara o denli ihtiyacımız var yani.

Sahi diyorum…

Hep eksileriyle, yokluklarıyla dilimize doladığımız eski Türkiye’nin iyi tarafları da yok değildi.

Bugün ultra hd’si üretilen televizyonlar daha renkliydi mesela…

Bu kadar monoton değildi ekranlar.

Seçim dönemlerinde televizyonlara çıkardı parti liderleri.

Heyecanla izlerdik.

Gözümüzün önünde tatlı tatlı tartışır, samimi bir şekilde atışırlardı.

Program biter, yankıları bitmezdi hiç.

Öyle ki.

Olacak Okadar’lar, Yasemince’ler, Binbir Surat Ercan’lar konuları alır, tiyatral halde işleyerek ekrana tekrar taşırlardı.

Yokluk vardı.

Ama gülerek izlerdik halimizi.

Yalnız biz mi, bizle birlikte onlar da…

Yani en uç noktada siyaset yapan liderler dahi tevazuuyla izlerlerdi birbirini.

Hatta kanalını hatırlamıyorum, ana haber sonrasında “Plastip Şov” adında bir program vardı o dönemler.

Youtube’da hala var.

Bakıyorum bazen…

Siyasi karakterlerin plastikten yapılmış kuklalarıyla kahkahalara boğulurduk.

Bugün geldiğimiz hale bakın.

Afaki bir durummuş gibi bakıyoruz bu tür programlara.

Zira.

Toplum olarak eleştiri ve tahammül sınırlarımız o denli daralmış.

Siyasi nezaketi zaten konuşmaya gerek yok.

Yeni Türkiye’nin ülkemizle birlikte hayatımıza kazandırdığı yenilikler/güzellikler tabi ki yok değil.

Meramımızla birlikte ihtiyaç duyduğumuz şey…

Miting alanlarında halkı serinleten o demokrasi yelpazesinin biraz da siyasi aktörlere dönmesi.

Hani şöyle televizyon ekranlarında…

Yüzleri güldürecek cinsten…