Bazı okuyucularımız yazdıklarımızı hikâye olarak nitelendiriyor ya hani…

Sırf onları kırmamak adına bu haftaki konumuzu bir hikâye ile taçlandırmak istedik.

Şöyle ki;

Burnu Kaf Dağında dolaşan, üstlendiği görevin rehavetine kapılarak benliğini yitiren adamın biri, Nasrettin Hoca’yı küçük düşürmek adına “Sen kimsin?”  Diye sorar.

Hoca da Ona dönerek “Hiç.”  Cevabını verir.

Adam bir hayli keyiflenir tabi…

Bunu gören Hoca altta kalır mı, adama sorar:

“Ya sen kimsin?”

Adam böbürlenerek “Mutasarrıf” der.

Hoca; “Sonra ne olacaksın?” Diye ekler.

Adam biraz duraksar ve Vali olacağını söyler.

Nasrettin Hoca bu durumu üsteler.

“Hadi Vali oldun, Ya sonra?”

Adam hiç hızını kesmeden ; “Vezir” Cevabını verir.

Hoca; “ Ondan sonra ne olacaksın?”  diye sorar.

İyice keyiflenen adam bu kez, “Sadrazam” Der.

Tırmandıkça tırmanan, hiç kimseye makam bırakmayan adamın cevaplarını hocanın soruları art arda takip eder.

Gerçi, Mutasarrıf olan adamın yükseleceği makamlar belli, dünyaya hükümdar olacak değil ya, en sonunda pes ederek “Hiç.”   Cevabını verir.

Hoca, işte o an yapıştırır cevabı.

“Bu kadar niye böbürleniyorsun be adam, ben şimdiden senin yıllar sonra geleceğin hiçlik makamdayım.” Der.

*

Şimdi efendiler.

Muhtarlar, başkanlar, bakanlar, vekiller, hekimler, amirler, müdürler, şefler ve saymakla bitiremeyeceğimiz diğer unvan sahipleri.

Hikâyeden anlaşılacağı üzere hedef kitlemiz belli.

O yüzden, bulunduğu mevkilere dürüstlüğü, adaleti ve adamlığı ile değer katıp, yüksek egosuna köle olmayanları tenzih ederek ifade etmek istiyoruz.

Saydığımız ve sayamadığımız bütün mevkilerin varlığı bir yere kadar.

Gün gelecek bunlarla yollarınız ayrılacak.

Belki başka bir makamın peşinde koşarken, belki de ecel…

Kim bilir…

Öyle veya böyle…

Ya o koltuktan vazgeçmek zorunda kalacaksınız, ya da bir şekilde altınızdan kayıp gidecek.

Hem, menfaatleri uğrunda ezilip büzülen,  hatta sırf sizi mutlu etmek için her yanlışınıza doğru diyen şakşakçılarınız da yanınızda olmayacak.

Düşünmez misiniz hiç?

O zaman ne yapacaksınız?

Ben söyleyeyim.

Etrafınızda pır dönen şakşakçılar tarafından pofpoflanırken unuttuğunuz, dahası sadece kimliğinizde gördüğünüz zaman hatırladığınız adınızla bir başınıza kalacaksınız.

Müdür yok, başkan yok, bey yok, hanım yok…

Dedik ya, o gün yapayalnız olacaksınız.

Çok pardon, yanınızda bir şeyler daha olacak.

Sizin adaletinize, merhametinize muhtaçken, sırf arkasında yarın dalkavukluk edeceğiniz güçlü makamlar yok diye hiçe saydığınız garibanlar var ya.

Ha, işte onların bedduası da hemen solunuzda yer alacak.

Dahası var.

Başınızı ellerinizin arasına sıkıştırdığınız her an, keşkeler içinizi kemirecek.

*

Olur ya canım…

Akıbetinizi abartıyor da olabiliriz.

Belki de hep böyle devam edecek.

Yani bu dünyaya kazık çakacaksınız.

Bir koltuğunuz, bir de siz!