İnsanoğlunun doğasında var.

Kabahat kürk olsa, kimse üstüne almaz.

Psikoloji aynı.

Yargı, karar belli…

Suçlu hep başkası…


Olayı biliyorsunuz.

Görmüştünüz ya hani…

Duymuştunuz…

Şahit olmuştunuz.

Cık!

Öyle değildir o iş.

Yanlış gördünüz, yanlış duydunuz.

Hiçbir şey bildiğiniz gibi değil yani.

Hatta ve hatta…

Bir siz değil.

Alayınız art niyetli.


Haksızsınız kardeşim.

Bir o kadar da suçlu.


Sebep?

Sebebi yok.


Varsınız ya…

Var olmanız yeter.


Demek istediğim.

Yeter ki mesele bedel ödemek olsun.

Kimse yanaşmaz.

Koruyup kolladığınız, saflığı hediye ettiğiniz en savunmasızı dahi…

Arka taraftan “vın”.

Şimdi değil.

Olayların seyri değişsin öyle.

Aslan kesilirler aslan.


Neyse.

Bu işler de böyle.


Sözün özü.

İnsan kendi hatasının hasmıdır.

Ne yapar ne eder, onunla asla yan yana gelmez.

Ağlar, sızlar, gerekirse başkasına kakalar.

Ama gelmez.


Yalan demişken.

Vücutta en güçlü kas dilde.

Kemiği de yok.

Evir, çevir işine nasıl gelirse...

Zapt etmek kolay, lakin inanan için vebali ağır…


Dilden dökülen, vicdanla harmanlansa ne ala.

Menşei yalnız beyinse, işte o sıkıntı.


Dedik ya işte…

Gariptir insanoğlu.

Anlaşılması zor varlık.

Başkasının başarısıyla yükselmek, mutsuzluğuyla mutlu olmak yalnız ona has…

Genelleme yapmak incitiyor ancak…

Sırf bu felsefeyle oksijen tüketenin sayısı hiçte az değil.

Öyle yani…

Azdır vicdanla muhasebe yapan…


Şerefinden, haysiyetinden faydalanılan çoktur.

Birileri gereksiz bedeller ödemekle uğraşırken, birileri de kazma kürekle meşguldür.

Daha konuşacak çok şey var.

Arayı açmayalım sakın.