Kıymetli okuyucularımız öncelikle geride bıraktığımız Mübarek Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını diliyorum, Allah tuttuğumuz oruçları kabul etsin. Bayramınız şimdiden kutlu olsun. 
İstanbul’daki hain saldırı iftarlarımızı, sahurlarımızı, bayramımızı kursağımızda bıraktı, tüm huzurumuz kaçtı. 
Dileğimiz, duamız son olması fakat bu ülke kendi ayakları üzerine durmak için ne zaman hamleler yapsa, ne zaman sisteme boyun eymeyiz dese, ne zaman etrafına korku salan icraatlarda bulunsa, ne zaman terörün nasırına bassa saldırılar ard arda geliyor.

Yıllardır dış güçlerin, piyonları ile ülkemizde oynadığı satranç bizim her etkili hamlemizde hilelerle başımıza yıkılmaya çalışılıyor. 
Taviz vermediğinizde ve dış politikada ileriye dönük değil günü birlik, bölgesel dengeleri değil, sadece kendi çıkarlarınızı düşündüğünüz müddetçe bunlar olmuştur ve olmaya devam edecektir. 
Dünya’da ABD’ye, İsrail’e, Rusya’ya rağmen onların onaylamadığı bir şeyler yapmak elbette kolay değil, fakat ya dik duruşundan taviz vermeyeceksin yada onlara rağmen bir şey yapmayacaksın. 
Yapacaksan da istişare halinde, kazan kazan ile yapacaksın. 
Kaybedeceğin masaya bile bile rest çekmeyeceksin. 
Aksi olunca rahat durmadıkları malumunuz. 

Evet önce one minut, ardından uçağının burada ne işi, sonra kime sordunuz gemiyi gönderirken, uçak için üzgünüz.  

Sadece Türkiye için değil tüm dünya liderleri için  böylesine keskin manevralar belki ülke çıkarları için gereklidir, birileri ‘Bakın Sayın Cumhurbaşkanımız kendi gururunu bir tarafa bırakıp ülkenin geleceği için özür diledi’ diyebilir.  
Fakat olayları kendi istedikleri gibi yönlendiren dünya medyası tarihe bu  olayları elbetteki bu şekilde not düşmeyecek.
Ne diyecek. Rusya musluğu kıstı, Türkiye turizmde dibe vurdu turizmcilerin baskısı Özür diletti, İsrail restini çekti Türkiye yumuşadı. 
Oysa ki Türkiye İsrail'e özür diletmiş, tazminata ikna etmişti. 
Rusya konusunda da tüm ipleri koparan, anında üst üste ambargolar koyan Putin'un Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir 'Üzgnüz' sözüyle tüm yelkenleri suya indirmesi Rusya gibi bir devlet içinde kolay olmasa gerek. Bu Türkiye'nin onlar üzerindeki etkisini gözler önüne seren bir durumdur. 
Fakat konular, dünya medyasında farklı yorumlandığı için bu sert dönüşlerde zedelenen sadece bir kişinin değil, Türkiye’nin de gururu ve onuru olduğunu kimse unutmamalı. 

Evet Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi ülke yönetiyoruz burada ülke, bakkal dükkanı değil.

Tabi ki onunda bu ülkenin menfaatleri uğruna, gecesini gündüzüne katıp, uğraş verdiğini, bir an bile dinlenmeyip bir tarafta Anadolu'yu bir tarafta dünyayı karış karış gezdiğinin farkındayız.
Abdestinden şüphemiz yok, tabi ki her Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı gibi o da ülkesinin değerlerini sonuna kadar muhafaza gayretindedir. Fakat bazen ani olaylar, ve hızlı refleksler, yanlış bilgilendirmeler ve yönlendirmeler, danışmanların eksik, hoş görünme ve huyuna gitme gibi maksatlı ateşleyici bilgi yüklemeleri bu tür sıkıntılara neden olabilyorr.  

Bu konjenktürde dünyada liderlik yapmak  her ülke için öyle kolay değil, dediğim gibi zaman zaman keskin dönüşler yaparsın, o arada yaşadıklarını kimse bilmez, bazı feryatları kimse duymaz, işin görçeğini görmekz, ülkenin başka ne tür tehtid ve tehlikelerle karşı karşıya olduğunu kimse görmez, sert çıkışlarının nelere mal olduğunun raporları sadece belli kesimlerin önüne gelir, sütten ağzı yanan liderler, öfkeyle kalktığı masaya ziyan ile otururdu algısı yaratılır. 

Sadece ülkenin başındaki bilir kopan feryadı, ama kimse bunu kale almaz, ağızdan çıkan söze bakar herkes. Derinlerini algılayamaz, işin gerçeği gizlendiği için.   Dün ne söylenmişti bugün ne oldu der birçok kesim. 
 O nedenle Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı söz ola ağulu aşı yağ ile bal eder bir söz.  
 Bu nedenle, özellikle hızlı gelişen olaylarda, vatandaşın daha derin bilgilerle donatılması neyin neden yapıldığının iyi anlatılması gerekir, bir dahaki sefere cereyan eden olaylarla ilgili anlık reflekslerin nelere mal olacağı iyi hesap edilerek, sadece olaylara şahsi ve siyasi değil, devletin geleceğini, itibarını da düşünerek, ülkenin ekonomik ve stratejik önemini de göz önüne alarak rest çekmek veya posta koymak gerekir. Aksini yapanlar, taşları yerine oturtmadan hareket edenler,  daha çok düşmana boyun eğmek eyvallah demek zorunda kalır. 
TRABZON HEP KIPIR KIPIR 

Trabzon öylesine hareketli. Öylesine kıpır kıpır, öylesine heyecanlı bir şehir ki? 

Her gün yeni bir gündem, her gün yeni bir yarış, yeni bir heyecan, yeni bir skandal, yeni bir yatırım, yeni bir açılış, yeni bir seçim, yeni bir siyasi kapışma....
Hiç ama hiç duru durağı yok. Hele Bakanlarımızın olduğu dönemler, Sayın Faruk Özak Dönemi, Sayın Erdoğan Bayraktar dönemi ve son olarak Sayın Süleyman Soylu dönemi. 
Hep hareket hep bereket. 
Sayın Özak ile EYOF’u alan, Sayın Bayraktar döneminde yatırımda şaha kalkan Trabzon Sayın Soylu döneminde yine bir olimpiyata (GYMNASİAD 2016 Trabzon) ev sahipliği yapmanın yanında tüm yatırımların hızlanması yeni üniversite, havalimanı, şehir hastanesi ve benzeri yatırımlar için de sürekli takipte. 
GYMNASİADE Trabzon 2016 Okul Sporları Olimpiyatları ile ilgili Bakan Soylu Trabzon basınına ayrıca üst üste iki kez teşekkür etti. 
Siz istediğiniz için bunu Trabzon’a aldık, sahip çıkma zamanı sizde dedi. Zaten bu konuda Trabzon basını da gereğini yapıyor.  
Bakan Soylu ile Ankara’da İftar’da bir araya geldik, Trabzon basınını güzel ağırladı ve tüm sert eleştirisel sorulara içtenlik ve samimiyetle cevap verdi. 

Bazen off the record dedi, ama şimdi bazı ordinaryüs gazeteciler bunu okuyunca. 
Vay sizin gazeteciliğinize sizde yazmadınız mı? Diyebilir. Fakat kayıt dışı dediği şeylerin bir çoğu Trabzon adına atılacak önemli olayların önünün kesilmesi ihtimaline karşı şimdilik duyulmaması gerektiği içindi. Öyle gizlisi saklısı yoktu anlayacağınız. 
Ankara’ya giden Trabzon basını bakanın bu hassasiyetini anlayışla karşıladı. Güzel bir buluşma oldu. Bakan Soylu, bunu zaman zaman tekrarlayalım tüm milletvekillerimiz ve bende olayım, hatta bazı bakanlarımızda katılabilir fikrine de sıcak baktı. 

Trabzon’un her platformda güçlü bir şehir olduğu ortada, fakat enerjimizi biraz daha somut, olabilirliği yüksek ve öncelikli meselelere harcamalıyız. 

Kanuni bulvarı dururken Güney Çevre yolu, şehir içi raylı sistem dururken Batum Demiryolu, Trabzon otogarı rezil durumdayken yeni belediye binası, yollar artık Trabzon’u taşımayan parke taşlarla döşeliyken yaylaya asfalt talebi olmaması isteğimiz. Öncelikli olana yoğunlaşıp onu aradan çıkarmalıyız. 
Ve koordinasyon, bakan-milletvekilleri-siyasi parti yöneticileri-belediye-belediyeler-STK’lar-muhtarlar-İşadamları-vatandaş! Bu zincirin bir halkasının koptuğunda şehirdeki tüm koordinasyon kopmuş demektir. 
Şimdi olduğu gibi. 
Tekrar tekrar söylüyorum, şehirde birlik, dirlik, tek yumruk olunmadan birşey çözmek imkansızdır. 
Seçimde meydanları gezenlerin vaatlerini yerine getirmesine belediye engel olursa, belediyenin istediği bir şeyi yapmasına bakanlık destek olmazsa, il yönetimi milletvekilleri ile vatandaşın arasındaki köprüyü kuramazsa, ilçe belediyelerine büyükşehir abilik yapamazsa, ilçe belediyeleri ilçelerine başkanlık yapamazsa haddi olmayan işlere kalkışırsa, muhtarlar halkın taleplerini değil sadece kendi taleplerini belediyelere iletirse.... 

Olmaz olmaz bu iş olamaz. 
Uygun adım yerinde say marş olur bu bir adım ileriye gidemeyiz. 
Lütfen ama lütfen Trabzon için organize olalım.... 

NİCE MUTLU BAYRAMLARA.....

Haftanın EN İYİ ORGANİZASYONU
Trabzon Büyükşehir Belediyesi 5 bin kişilik halk iftarını sağanak yağmura rağmen iptal etmeyerek 19 mayıs spor salonuna taşıyarak gelen vatandaşa sıradışı bir ortamda iftar yaptırarak haftanın EN’i seçildi.



Haftanın EN İYİ BÜROKRATI
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun Ankara Saray Restaurant’daki davetinde, gerek Ankara’daki Trabzonlularla özellikle de Trabzondan gelen misafirlerle bire bir ilgilenen, onları hiç yalnız bırakmayan, gecenin geç saatlerine kadar misafirlere eşlik edip her konuda misafirlere yardımcı olup onları el üstünde tutan Müsteşar Yardımcısı Mazhar Yıldırımhan’ı, başkentin Trabzon temsilcisi olarak haftanın en iyi bürokratı seçtik.



Haftanın AYIBI
Kalkınma Mahallesi’nde otomobiliyle kaldırımı kapatarak, bu engelli vatandaşımızı yarım saat kaldırımda bekleten sürücü haftanın ayıbına layık görülmüştür. Kaldırımlar yayalar içindir, bakmayın belediyelerin buna göz yumduğuna. Adı yaya kaldırımıdır, yaya...  


Hafta’nın MEKANI
Rahmi Koç müzesi diyeceğim, ne alaka diyeceksiniz ama aynen öyle. Hafta sonu Ankara Ziyaretini fırsat bilip çok kıymetli arkadaşım Mustafa Dirik’in önerisi ve rehberliği ile Rahmi Koç müzesine girdim. Son 200 yılın teknoloji-sanayi devrimi ile sosyo-kültürel seviyesini, ülkeler arası üretme yarışını ve bu yarışta Türkiye’nin yerini, Türkiye’nin değerlerini, dünyanın eserlerini, bisikletinden makineli tüfeğine kadar... Derler ya anlatılmaz yaşanır. Mutlaka ama mutla Ankara’ya gidenler Rahmi Koç müzesini pas geçmesin.   


Haftanın SÖZ’Ü
Birisi sizi üzüyorsa mutlaka mutlu ettiği bir başkası vardır.