CEHALET BAŞA BELA

İçinde bulunduğumuz çağın temel sorunu, ne salgın hastalıklar, ne ayarı bozulan ekosistem ne de adını krizle özetlediğimiz diğer problemlerdir.

Bu ve benzer tüm olumsuzlukların ortaya çıkmasına sebep olmakla birlikte, yaşamlarımızı sürdürülemez hale getiren en önemli sorun aslında bilgiyi reddederken bilgelikten dem vurma halidir.

Meseleyi biraz daha açarsak… 

Toplumumuzu derinden etkileyen olayların, düşünce, fikir ve tüm bunlara özne bireylerin doğru anlaşılıp kavranabilmesi için ufacık bir bilgi kırıntısına ulaşma gereksinimi duymama durumundan söz ediyoruz.

Bilgiye erişimin bu denli kolay olduğu şu ortamda…

Okumamak, araştırmamak noktasında tembelliğe öyle bir teslimiyetimiz var ki, şaşmış pusulalarla doğru adrese varma çabasını adeta marifet edinmiş…

Ve çok dahası, cehaletin hâkim olduğu boş söylemleri en kritik/mühim konularda karar mekanizması haline getirmişiz. 

Hülasa bugün, tüm bu olan bitenin gıyabında, üzerimize yapışmış bu tahammülsüzlük ve çokbilmişlik hastalığının yegâne sebebi doğru bilgi ile aramıza koyduğumuz o mesafedir.

Ezcümle.

Hep derim, bugün de yazıyorum.

Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıklayacak olan ‘bilgi’, tüm zamanların en kıymetli hazinesidir.

İçinde bulunduğumuz şu ahir zamanda, ilmini insanlığın yararına kullanmaktan imtina etmeyen inanmış bireylerin her biri tam manasıyla gerçek mümin olmakla birlikte…

Yalnızca tespih hırka ikilisiyle sınırlı kalmayan dervişlik mertebesine yakıştırılacak en büyük âlimlerdir.

GIYBET MESELESİ

Üstadın kulağına, “Falanca kişi senin gıybetini yapıyor”  diye fısıldamışlar.

“Defter kendinin, dilediği gibi doldurur.” Demiş

Ötekine “Filanca arkandan ne olsa konuşuyor.” demişler.

O da gönderdiği bir tepsi baklavaya şu notu düşmüş:

- Duyduk ki, naçizane şahsımıza sevaplarınızı hediye etmişsiniz, teşekkürler. 

Berikine, “Senin için o öyle dedi, şu şöyle dedi.”  Demişler.

“Hataları büyük. Ben etsem etsem bi’ tek anne babamın gıybetini ederim. Zira sevaplarım en güzel onlara yakışır.” Cevabını vermiş.

Arı, sinekle değil, balla uğraşır değerli dostlar.

Uğraşımız çiçekle.

Polenle.

Propolisle.

Yani işimize bakıyoruz.

Ailemiz için, Trabzon için, ülkemiz için…

Ahiretimiz için bir şeyler yapma gayretindeyiz.

Telafisi olmayan tek şey zaman.

Dolayısıyla göz göre göre boşa harcamak yersiz.

Bundan mütevellit, hiçbir an’ı ıskalamak istemiyoruz.

Yüce Allah, herkese iş güç kaygısı versin.

Gerisi boş ve bir o kadar manasız.