Bir zamanlar TRABZON

Liman kentleri arasında Doğu Karadeniz’de, 70'li ve 80'li yıllarda,Trabzon ve Samsun fuarları çok popülerdi, genelde de 1 Temmuz 15 Ağustos tarihleri arasında açık kalırlardı.

Çocukluğu ve gençliği 70.li 80.li yıllara rastlayan jenarasyon şimdinin sebze halinin ve vilayet binasının yerlerinde kurulan Doğu Karadeniz fuarlarını iyi hatırlarlar

Fuar alanları ve içindeki lunaparklar, o dönem çocuklarının 

ve içindeki çocuğu büyütmek istemeyen yetişkinlerin vazgeçilmezleriydi.

Şimdinin lüx ve şatafatlı A.V.M.lerinden bile,alımlı ve çekiciydiler.

Uzun yıllar görmediğin bir yakınına veyahut bir arkadaşına rastlamak istiyorsan akşamdan fuara git, mutlaka orada görürsün derlerdi.

Resmen bütün Trabzon  ailece akşam hava karardı mı fuar alanındaydılar.

Fuar alanına girer girmez Fay ,Vim ve Omo reklamı eşliğinde, ortada dev bir köpük havuzu karşılar sizleri.

Kenarlarda, fotoğraf çekelim mi ağbi denilen fotoğrafcılar ve tüm fuar alanından duyulan,

Aşkım reklam iftiharla sunar anonsları ve tabii ki arada sırada kayıp çocuk ve cüzdan anonsları eşliğinde o yılların türkçe pop müzikleri.

Çay bahçeleri, esnaf reyonları ve bir an önce girmek için sabırsızlandığımız,

LUNAPARK'lar

Aslında fuar alanı gezmek bir bahane, lunaparkı gezmek şahane, dillerden dillere dolaşan efsane, huzurlarınızda sihirbazlar kralı Mandrake...

Çocuklara değil büyüklerede hitap eden Lunaparklar da neler yoktuki.

Atlı karıncalar,

Dönme dolaplar,

Çarpışan arabalar,

Üstüvaneler,

Sihirbaz sabu, 

Sihirbazlar kralı Mandrake,

Deniz kızı eftalya,

Tüfek atış reyonları,

(Üç halka yirmibeş) sigaraya çember atma reyonları,

Çekilişciler (herkese buzdolabı ve tv.),

Sekolinler,

Salıncaklar,

Penaltı atış reyonu,

Boks torbasına yumruk at gücünü derecesini öğren reyonu,

Langırt salonu,

Üstten kablolarla çalışan Küçük elektirikli arabaları sürme tezgahları,

Ayrancılar,

Limonatacılar,

Şerbetciler,

Dondurmacılar,

Karnallı Simitçiler,

Ve

Fuar gazinosu 

(Fuarın tek gazinosuydu, sahibi Rahmetli amcam Metin kandazdı) gençliğimizin en güzel ve renkli günleri  bu mekanda geçti.

Masallar ülkesindeymişiz gibi hissederdik kendimizi.

Nereye bakarsanız bakın hepsine sırayla binmek doyasıya çılgınlar gibi eğlenmek ister insan.

Lunaparklardaki makinelere binipde çocukluk hatırası olmayan yoktur. 

Çocukluğumuzun saf ve temiz anılarından  belkide en önemlisi, Anne ve Babamızın bizi elimizden tutarak getirdiği lunaparkların kendine has, insanı büyüleyen atmosferleri bambaşkadır.

Hele hele sihirbazlar kralı Mandrake ve Sabu'yu  anlat deseniz sayfalara değil, ciltlere, kitaplara sığmaz. 

İnanılmaz el çabukluğu marifet gösterileriyle imkansızları başaran,  çocukluk hayallerimizin süper kahramanlarıydılar onlar.

Onları ne kadar dikkatli izlesek izleyelim, yaptıkları oyunlarla bizlere vay be nasıl yaptı dedirtecek ve ağzımızı bir karış açık bıraktıracaklardı. Özellikle Mandrake, o yıllar çok meşhurdu. 

Başında fötr şapkasıyla keçi sakalıyla ve giymiş olduğu siyah pelerinli frak'ıyla masallar diyarından gelmiş gibiydi, bizler için.

Tüfek reyonları ayrı bir aksiyon yeriydi. Saçma atan tüfeğinizle nişan alır uçak figürlerini barutların üstüne düşürerek patlatmayı başarıp, ödül olarak anında fotoğrafınız çekilirdi. 

O yıllar elinde tüfekle  nişangahda fotoğrafı olmayan yoktur desem abartmış sayılmam herhalde.

Çocukken hayallerimizin sınırı yoktu, hayal kurmayı sever, hayallerimizle yaşardık.

Bisiklet ve araba sahibi olma hayallerimizin başlangıç noktası

Çarpışan arabalardı.

Çok eğlenceliydiler, bugünde lunaparklarda çarpışan arabaları görsem içimdeki çocuğu çıkarıp, onlara binmek isterim., 

Çarpışan arabalara yanlız binemezdik, yanımıza mutlaka bir büyüğümüz otururdu. Büyüklerde biz çocukların yaşamış olduğu çoşkuyu, çarpışan arabalarda bizden çok yaşamayı severdi. 

Güya bize çarpışan araba sürdüreceklerdi. Direksiyonu tutan onlar, gaza basan onlar, çarpışarak kahkaha atan onlar, 

bizede kala kala yine bir gün bu arabalara tek başına binme hayalini kurmak kalırdı.

Çekilişçiler, inanılmaz laf ebeliği yapan çekiliş üstadı cengiz ağbi vardıki, aman Allahım adam hiç konuşmaktan yorulmazmı. O yıllar Tv.buzdolabı herkesin evinde olmadığı için çekilişin göz bebekleri onlardı.

Şanslı bileti siz almışsanız zarfınızı açar size göstermeden bir ohooo çeker ve başlardı saydırmaya. 

Bu zarfınızdaki hediyenin yerine 72 parça yemek takımı versem olmadı 150 tane makarna versem, olmadı yanınada ütü ve ütü masası versem derse sizde olmaz zarfımı açın diye ısrar ederseniz saydırmaya devam eder, (zannedersinizki zarfın içinde Televizyon veyahut buzdolabı var)

Bir keresinde bu saydıklarının üstüne bir kamyonda un veririmi o kadar ustaca derdiki, bir kamyon unun 10 tane televizyon vebuzdolabı aldığını şanslı piyango sahibi anlamazdı bile ve zarf açıldığında, sonunda mecburen alkışlar eşliğinde bir çamaşır sepetine razı olurdu.

Sigaralara çember atma reyonları da çok farklı yerlerdi. 

Kollarında onikişer adet altın bilezikle size çember attırmaya çalışan kızlar ilginizi çeker, aldığınız çemberleri sigaralara atar çemberleri tutturmaya çalışır, helede mavi bandrollu marlboro kazandığımızda sevincimiz görülmeye değerdi.

Müzik eşliğinde Atlı karıncalar,

Bu alet herkesin lunapark macerasının ilk başladığı aletdir. 

Atlara biner dakikalarca döner inmek istemezdik.

Üstüvaneler, bambaşka bir atmosferde, bazen şaşkınlıkla, bazen korkuyla izlediğimiz akrobatlar, bizlere unutulmaz anılar yaşatmışlardır.

Çocuk olarak kalabilseydik, keşke dediğimiz hatıralarımızın başlangıç noktası, bizler için fuarların o gizemli atmosferleri ve lunaparkların sihirli dünyalarıdır.

Çok anılar ve unutulmaz hatıralar biriktirdiğimiz fuarlar ve lunaparklar şimdilerde yok olsalarda,  onları hayallerimizde  yaşatmaya devam edeceğiz. 

Yaşamaya doyamadığınız kendi çocukluğunuzu, çocuklarınıza yaşatmaya çalışmayınız, onlar zamane çocukları.

 

Her şeyi zahmetsiz ve uğraşsız telefonlarda yapmayı seviyorlar ve her şeyinde en iyisini en doğrusunu kendilerinin bildiklerini zannediyorlar oysaki yanılıyorlar. 

Cep telefonlarının ve bilgisayarların olmadığı o yıllar,  bizim çocukluğumuzun yılları, siyah beyazda olsa özel ve güzeldiler.

Rahmetli Amcam Metin KANDAZ eski fuardaki gazinonun sahibi ve molozdaki eski balıkhanenin yanında kurulan ve sonradan yıkılan en son Lunaparkın sahibi olduğu için, şahsen bu güzel insanları,

(lunaparktaki masal kahramanlarını) birebir tanıdığım ve bu güzellikleri birebir yaşadığım için çok şanslıydım.

İçindeki çocuğu büyütmeyen ve o çocuğu yaşadığı anılarla çocuk gibi saklayan, duyguların sahiplerine Selamlarımla.