Yaşam biçimi olan Trabzonspor'un sıradışı 40 bin taraftarının muhteşem atmosferleri ve destekleri ile kazanılan Kocaelispor maçına değinmeden önce, konuk ekip ile bir anımızı anlatmak istedim. Zamanın birinci ligine canhıraşla çıkmak için uğraş verdiğimiz yıllarda bize hep ayak bağı olan, yine en güçlü rakipti. Ve ligin sonlarına doğru geliniyordu. Biz Malatya deplasmanında, Sakaryaspor ise iddiası olmayan Kocaeli’ndeydi. Kocaeli, Sakarya’yı farklı yenip üç oyuncusu da dışarı atılınca Malatya’dan aldığımız bir puanla mutlu sona yelken açıp bugünkü Süper Lig’e çıktık. Diyeceğim odur ki gücümüz baki idi. Gerçekten güçlüydük ama masa oyunları o zaman da vardı. Kocaelispor’u seyrederken veya adını duyarken hep o günleri yaşar gibi oluyorum. Dünde bir grup Kocaeli taraftarıyla konuşurken onlar da bana bu hikâyeyi anlattılar. Bunun benzeri bir hikâyemiz de Adanaspor’la oldu. Onlar da Fenerbahçe’yi yenerek önümüzü açmışlardı ve şampiyon olmuştuk. Umarım bu hikâyeyi de başka bir yazımda yazarım.

Şimdi gelelim yaşanan dün akşamki maça; sezonun ilk maçları hep sürprizlere gebedir, bilirsiniz. Bir de ligin yeni takımı kapalı kutu Kocaeli olunca işiniz daha da zorlaşır. Neyse ki korkulan olmadı. Bordo-mavililer maça iyi başladılar. Adeta “Kocaeli, unutma Trabzonspor deplasmanındasın” dercesine istekli, coşkulu, mücadeleci idiler. Zubkov ile Olalegbe çok çalıştılar, iyi ortalar attılar. Pina ve Mustafa iyiydiler. Genç Pina ve Mustafa, kanatlarını iyi savunurken rakiplerin üzerine gidip gelmelerini engellediler. Yetmedi, Onuachu hep diyoruz doğrudur ama Mustafa’nın “alda at” dediği ortayı da unutmayalım. Takımımızın özellikle ilk yarıda ardı ardına atak girişimlerine karşı rakip kaleye isabetli tek bir şutu olmadı. Buna karşın Petkovic’in Uğurcan’la karşı karşıya kaldığında kaptan, “Nerede kalmıştım” dercesine kurtarışlarına devam etti.

Evet, nalına mıhına vurmaya devam edelim. Kenar yönetiminin oyuna müdahale zamanını ve seçimini ben beğenmedim. Onuachu santrfor, Ekirü Nwakaeme iyi mi, bir de adeta bayılana kadar oyunda tutulması da cabası. Okay’ın sonlara doğru yorgunluktan rakiple paslaşmaya başlamasına ne dersiniz? Şimdi bir orta, iki orta saha; aynı şekilde iki stoper lazım. Lazım da nereye kadar? Bir Pina, bir Mustafa çıkarmayacak mıyız! Bir de yetişenleri elâlemin takımlarına dağıtmak için mi besliyoruz? Hem takım duruyor olduğu gibi hem de transfer de transfer diyoruz. Sonuç olarak çok merhametli bir kulübüz. Hem alırken oyuncuya para veriyoruz hem de göndermek için para veriyoruz. Ey yöneticiler, bu savurganlığa ne zaman “dur” diyeceksiniz?