Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Ve her ne hikmetse 8 Mart arifesinde olan kadına şiddet olayları sanki önceden yaşanmıyormuş gibi birden ülkenin ana gündemi oluyor. 

Oysa Türkiye’de her gün kadınlarımız dövülüyor, öldürülüyor, çaresiz bırakılıyor…

Ve mahkemeler, kolluk güçleri kadına şiddet olaylarını önlemede yetersiz kalıyor. 

Belki kanunlar yetmiyor, belki de kanunlar yeteri kadar uygulanmıyor…

Ülkemizde bu manada önemli adımlar atılıyor. Bunlardan bir tanesi de elektronik kelepçe.
2015 yılında imzalanan bir protokolle hizmete giren bu uygulama Avrupa ülkelerinde yıllardır kullanılıyor. 

Ama bakıyorsunuz önceki gün Samsun’da olduğu gibi bir şerefsiz eşine defalarca şiddet uygulamış biri küçücük evladının gözü önünde eski eşine vahşi bir şekilde darp edebiliyor.

O kadar şikayeti var iken, defalarca darp edilmişken, o ahlaksız adamın o kadına yanaşması nasıl mümkün olabiliyor?

Uykularımızı kaçıran bu hadise bir ders olur mu? Bence hayır 9 Mart’ta bunu da unutacağız emin olun.

Dilerim ben yanılırım. 

Keşke böyle bir hadise yaşanmasaydı da 8 Mart’ı güzel dileklerle anabilseydik…

Kadınlarımıza sahip çıkalım, onlar bu evrenin temel taşı birleştirici unsurudur. Kadınlar en kıymetli hazinemizdir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarken yerel yönetimlerin de kadın hakları kadın istihdamı ve kadınlara tanınması gereken sosyal haklar noktasında daha ilerici daha kalıcı ve somut adımlar atmasını ümit ediyorum. 

DOLMUŞ YAPSIN BÜYÜKŞEHİR YAPMASIN 

Trabzon’da her dönemin tartışma konusudur dolmuş zammı…

Olsun mu olmasın mı, yapılmalı mı yapılmamalı mı?

Öyle bir dönem tartışılır sonra da zam yapılır. 

Yapılmasına asla karşı değilim. 

Özellikle pandemi döneminde büyük zorluklar çeken zaman zaman yarı kapasite ile taşıma yapan, dönüşüm nedeniyle de sıkıntıya giren dolmuşların zam yapması en doğal hakkıdır. 

1 bardak çayın 2,5-8 TL olduğu dönemde dolmuş ücretlerinin 3 TL olması normaldir. 

Ama hangi mesafede nereden nereye, kaç km’nin ücreti?

Kimi hat 700 metreden 3 TL alırken kimi hat 20 km’de bu ücreti alıyor. 

İşte burada UKOME’nin ince eleyip sıkı dokuması gerekiyor. 

Öyle göstermelik hatlar arası ücret değişikliği yapmak yerine maliyet ve km hesabı ile bu işe profesyonel olarak bir isim konulmalı. 

Her ne kadar dolmuş esnafının dönüşüm nedeniyle uğradıkları baskıyı ve artan maliyetleri düşünsek de halkın da aynı oranda bu durumdan etkilendiğini, milyonlarca insanın pandemi nedeniyle 3’te bir oranında maaş aldığını birçoğunun işsiz kaldığını unutmamalıyız. 

Evet dolmuşlar zam yapmalı ama Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin zam noktasında iki kez düşünmesi gerekir. 

Milletin içinde bulunduğu zararı göz önünde bulundurup maliyetleri minimize edip gerekirse zam yapmadan pandemi sonuna kadar aynı tarife ile insanları taşımaya devam etmelidir. 

Bir de özellikle kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak zorunda kalıp 3 bin yerine 1.000 TL maaş aldığını belgeleyen insanlara Büyükşehir Belediyesi’nin en azından yüzde 50 indirim veya benzeri kolaylıklar sağlaması gerektiği düşüncesindeyim…

Dönüşüm hakkında fikrimi sorarsanız, başından beri destekçisi olduğumu belirteyim. 

Trabzon halkı refah içinde konforlu bir seyahati hak etmektedir. Ve bu hakkından da bir adım geri atmamalıdır. 

Süre uzatılmasına pandemi nedeniyle bir diyeceğim yok ama baştan koyulan model, yaş, yükseklik, kamera gibi çağın gereksinimleri olan konularda geri adım atılmamalıdır… 

Başkan “önce dönüşüm sonra zam” demişti lafından geri adım attı diyenler var. 

Bazen şartlar değişir, günün şartlarına göre de sizde gündemi güncellemek zorunda kalırsınız. 

Malum pandemi herkesin belini bükmüştür. 

120 adet dolmuş zaten bugüne kadar dönüşmüştür. Ve dönüşümlerde devam etmektedir.
Bunu büyütmenin bir anlamı yoktur. 

BUGÜN TRABZON, YARIN İSTANBUL 

Türkiye’de koronavirüste zirve illerden bir tanesi de maalesef Trabzon.
Ama bunun bugün böyle olduğuna bakmayın, çünkü düşük riskli illerdeki gevşeme nedeniyle yarın onlar zirve yapacak. İstanbul emin olun şimdiden zirveye oturur. Çünkü hafta sonu gördüğümüz manzaranın sonucu açık ve net olarak bu…

Kabahati hep insanlara vuruyoruz, vuruyoruz ama peki ya devlet, peki ya siyaset…

Millete sitesinin bahçesinde 3 kişi oturmayı yasaklarken 5000 kişiyle kongre yapmanın mantığı ne?

Veya birlerce kişinin katıldığı bir cenaze merasimine sebep olmak ne?

Kendi annesini, babasını, evladını 3-5 kişi ile defin eden insanlara bunun hesabını nasıl vereceksiniz?

Veya 30 kişi ile düğün yapan çifte…

Vatandaş bunalmışken, maddi manevi daralmışken devlet siyaset milletle aynı hissiyatı yaşamazsa bu iş olmaz…

Koskoca Sağlık Bakanı çıkıp özür diliyorsa, 2 kez istifa etmek istiyorsa ülkeyi ve şehirleri yönetenler ellerini başının arasına alıp bir kez daha düşünmelidir. Ve uyarı sistemleri ile görevliler daha etkin çalışmalı. 

Hafta sonu cumartesi günü millet aylar sonra kendini sokaklara attı. 

Ne yapacaklardı, haliyle onlar da bunaldı. 

Önemli olan yoğunluğun yaşanılacak noktaları bilip ona göre refleks almak. 

Kalabalık alanlara anında HES kodlu girişi başlatıp, denetim mekanizmasını arttırmak. 

Bunu görmemek, tahmin etmemek olacağını bilmemek kusura bakmayın iş bilmezliktir. 

Eğer yarını bugünden planlamaz isek, geleceği kaybederiz.
İşte bu yüzden bu tür önemli kararların öncesinde şehrin yönetenleri oturup gece yarısı da olsa ani kararlar alıp, bunu halka duyurup hissettirmeli. Masa başında Ankara’dan gelen yazıları paylaşmakla bu işler olmaz. Her şehrin kendine has özellikleri vardır. Bunun bilincinden olarak hareket edilmelidir.