Otomobil sahibi oluyoruz…

O kadar çok araştırma yapıyor, öyle fedakârlıklarda bulunuyoruz ki;

Mesela, aklımıza yatan aracın nerede olduğunun hiçbir önemi yok.

Ülkenin bir diğer ucunda da yer alsa, dağ taş aşarak yanına varıyor…

Üstüne, çevresini hiç üşenmeden 40 kez tavaf ediyoruz.

Devamında...

Kaportasında değişmiş parçası var mı, iç-dış kozmetiği nasıl, motoru ile kaç kilometre yapılmış gibi sorulara cevap almadan da pazarlığa oturanımız hiç yok.

Peki.

Tüm bu gayretler ne için?

Cevaplar ortak…

BİR- Verdiğimiz para karşılığını bulsun

İKİ- Olur da satışa çıkarırsak elimizde patlamasın

ÜÇ- Canımızı taşıyacak, sağlam olsun

Bir başka örnek:

Kıyafet alıyoruz.

Mağaza mağaza dolaşmak hiçbirimizi yormuyor.

Aksine.

Sayısız tekstil ürününü, tıkış tıkış kabinlerde peşi sıra denemekten bi’ hayli keyif alırken, yeri geldiğinde tüm günü kuyruklarda harcamak hepimiz için büyük şans olabiliyor.(!)

Neden?

- Yeter ki, en iyi markayı en ucuza alalım

- Yeter ki, üzerimizde yakışan bulunsun

- Sağlam giyelim, kıyafetlerimiz uzun ömürlü olsun

Şimdi.

Tüm bunlardan mütevellit gelelim meramımızın asıl konusuna.

İster sahibi olalım, ister kiracısı…

Ev ararken dikkate aldığımız kriterler neler, değerli okurlar?

Haklısınız.

Sorularımız da ortak…

- Daire kaçıncı katta, deniz görüyor mu?

- Şehir merkezine ne kadar uzaklıkta, hastaneye postaneye kaç kilometre mesafede?

- Kombili mi, sobalı mı?

- Yan komşular nasıl?

Hiç kimse, daha doğrusu hiçbirimiz; ‘bina kaç yıllık, depreme ne kadar dayanıklı, bölgede fay hattı var mı, kirişler/kolonlar yeterli mi?’ ve benzeri soruları ne aklına getiriyor, ne de konuşulmamasından bir rahatsızlık duyuyor..!

Ahali için varsa yoksa laminant parkenin rengi, balkonların metrekaresi!

Neticeye gelirsek… 

Otomobil ve elbiselerde aradığımız kaliteyi sığınaklarımızda, yani evlerimizde aramıyoruz kıymetli okurlar. 

Binlerce insanımızın kefensiz toprağa girdiği şu ortamda sahip olduğumuz acının tarifi tabii ki yok.

Hal böyleyken…

Bunca acının yaşanmasına çanak tutan çimento-demir hırsızı müteahhitler ile görevini layıkıyla yerine getirmeyen denetleme kurumlarından elbette ki hesap sorulmalı.

Lakin tedbir alma noktasında bizlerin de üzerine düşeni tam manasıyla yerine getirmesi elzem.

En azından bundan sonra, yaşadığımız binaların temeli, mimarisi, zemin etüdü ve demiri-çimentosuyla alakalı birkaç soru sormayı kültürümüze eklemek inanın bizlere level atlatacak. 

Velhasılıkelam.

Aklın yolu bir.

Madem, can her şeyden kıymetli.

O halde, başımızın sağlığını yalnızca tesellilerde aklımıza getirmemeliyiz.