Trabzonspor için sezonun maçıydı. Lig’de rotasyonlu kadrosuyla Galatasaray’a kaybeden Bordo Mavililer, ne yapıp edip Ziraat Türkiye Kupası’nı kazanmak zorundaydı. Aksi halde Avrupa Kupaları’na gitmek mucizelere kalacaktı.
Final Gaziantep’teydi. Tribünler yarı yarıyaydı. Maça iyi başlayan ve maçı iyi bitiren taraf Galatasaray’dı. Fatih Tekke’nin talebeleri, Galatasaray karşısında hiçbir varlık gösteremedi. Ne savunma ne de hücum yapabildiler. Takımdaşlık notu ise sıfırdı. Oyun ve oyuncu tercihleri de doğru değildi. Galatasaray antrenmanda bile bu kadar rahat olmamıştır. Trabzonspor’a bir Yunus Akgün yetti. Dünya yıldızı Victor Osimhen’e bile gerek kalmadı. Trabzonspor yediği üç golle hem maçı kaybetti, hem Avrupa Kupası biletini. Sahada rakibiyle mücadele etmeye çalışan fakat edemeyen bir takım vardı. Rotasyonlu takım rotasyonsuz takımdan daha iyiydi dersek yanlış olmaz. Tel tel dökülen takımda özellikle Banza, Ozan Tufan, Zubkov, Savic, Mendy ve Okay kötünün de kötüsüydüler. Nwakaeme, Mustafa ve Pedro ayakta kalmaya çalışan isimlerdi. Ukraynalı Batagov sakatlanana kadar Osimhen’i çok iyi marke etti. Batagov sakatlanıp oyundan çıkmak zorunda kalınca Trabzonspor’un savunma dengesi allak bullak oldu. Sonradan oyuna giren Rumen Draguş oynadığı kısa süre zarfında Simon Banza’nın yapamadığı her şeyi yaptı. Banza oyunda kaldığı anlar zaten Trabzonspor bir eksik oynuyordu. Fatih Tekke’nin Vişça ve Sikan’ı kadroya monte edememesi de bir diğer eksiklik.
Bordo mavili kulüpte ana değişimin zamanı geldi de geçiyor. Oyuncular değişti olmadı, hocalar değişti olmadı. Sıra geldi yönetim kurulunun değişmesine. Bu saatten sonra kulübün yararı için olağanüstü seçimli kongre kararı almak farz oldu. Başkan ve yönetimine olan sportif inanç kalmadı. Ekonomiden de daha önemli olan şey tabeladır. Maç kazanamayan, kötü futbol oynayan ve camiasına yakışmayan bir performans sergileyen bir kulübün iğneyi acilen kendine batırma zamanı gelmiştir. Kan kaybını durdurabilecek tek eylem çabucak seçime gitmektir.