Sorarım size sayın seyirciler:

Ülkemizin birliği, dirliği, bütünlüğü…

Bayrağı ve toprağına kast edenler yalnız dağa çıkanlar, yalnız eli silahlı eşkıyalar mıdır dersiniz?

Peki.

Onlar terörist olur da…

Bu milletin inancına dinine, cerahat toplamış beyinleriyle ekranlardan operasyon çekenlere ne diyeceğiz, hoca mı?(!)

Özellikle son yıllarda öyle bir hal aldı ki ülkenin TV kanalları…

Eline mikrofon alıp, kafasına takkeyi geçiren, yurttaşa âlim kesilmiş.

Kur’an ile kıyıdan köşeden bağdaşmayan uyduruk sözde hadisler, sorsan Cennet pusulası…

Dillendirenler ise sorsan avamın hizmetkârı.

Doğruya ulaşmanın bir ‘tık’ kadar yakın olduğu şu bilgi çağında, azıcık ‘ilk emir’e kulak verenler, bu şarlatanların kendilerine inananları nasıl girdaba sürüklediğini aleni olarak görebilmekte, ancak…

Belleğini neye hizmet ettiği belirsiz hurafelerle doldurma çabalarına girişenlerin sayısı, hiç de az değil yani.

DİNE EN BÜYÜK ZARARI VERİYORLAR!

Reklam arası denk geldim…

Adamlar, bırakın artık saat dilimleriyle program yapmayı…

Kendilerine ait full HD TV kanallarında tam zamanlı, vızır vızır çalışmakta.

Tarifi talihsiz bir garip kıyafetli çakma âlimlerin biri geliyor, biri gidiyor.

Kurdukları cümlelere, verdikleri sözde fetvalara kulak kabartıyorsun… İstikamet ne dine uzanıyor, ne de bilime.

Öyle çelişkiler, öyle saçmalıklar yaşanıyor ki ekranlarda, hakikaten kelimeler kifayetsiz…

Mesela.

Yayına bağlanan izleyicilerin anne baba isimlerine içler dışlar çarpımı yapılarak, türlü türlü hastalıklara reçeteler yazılabiliyor.(!)

Derman aranan dertlere baş ağrısı, bel ağrısıyla sınır çizmek hak getire.

Peşi sıra ilerleyen alt yazılar eşliğinde…

Bekârlığa

Fakirliğe

İşsizliğe

Hatta kısırlığa bile akıl alıcı çözümler mevcut.

NE DENETLEYEN VAR, NE DUR DİYEN!

Gün aşırı dolandırılan…

Elinde neyi varsa, ‘Tosuncuk’lara, ‘Sülün Osman’lara kaptıran insanımızın manevi zenginliklerinin de bu şarlatanlarca sömürülmek istenmesine devletin ilgili kurumlarının sessiz kalması, herhalde olayın en acı tarafı olsa gerek.

Bundan mütevellit görünen o ki, sayın seyirciler;

Yetkisini Anayasanın ilgili maddelerinden almak suretiyle, radyo ve televizyon yayınlarını toplum yararı gözeterek düzenleyip denetlemekle görevli, 8,4 milyarlık bütçeye sahip Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, enerjisini yalnızca reklam formatları ve takiplerine harcamaktayken…

İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek ve din konusunda toplumu aydınlatmak üzere kurulan 12 milyar 977 milyon TL kaynaklı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bahse konu aydınlatma çalışmaları, televizyonlardaki bu etkili karanlığın gölgesinde kalmakta…

Yazık!