Son dönemlerde aldığımız en iyi haber Trabzon Şehir Hastanesi’nin ihale edilmesiydi. 

Aylardır beklediğimiz bir haberdi. Gerek yatırımın şehre alınması noktasında bastıran, emek veren, hak eden herkese teşekkür ediyoruz. 

Dileriz söylendiği gibi 2 yıllık bir sürede bu hastane bitirilir ve 2022 yılında hizmete açılır. 

BİRÇOK ZORLUKLAR BERABERİNDE GELECEK

Arazi kıtlığı ve coğrafi zorluklar nedeniyle hastanenin Akyazı’ya yapılması bazı zorlukları da beraberinde getirebilir. 

Bu olumsuzlukları sıralamaya kalkarsak; Stadın da burada olması nedeniyle, her maç sonrası trafiği hallaç pamuğuna dönen ve saatlerce kilitlenen bir nokta. 

Haçkalıbaba Devlet Hastanesi’nde olduğu gibi deniz seviyesinde yapılacak hastane, aşırı nemden dolayı bir çok olumsuzlukları da beraberinde getirebilir.

Her ne kadar yerinden hoşnut olmadığımız bir durum olsa da, yapılması zorunluluğundan dolayı hastanenin yeriyle beraber gelen sorunlara çözümler üretilebilir. 

Trafik problemi, hastaneye bir servis yolu ile sorun çözülebilir, diğer olumsuzluklar ise yapım aşamasında mutlaka göz önünde bulundurulup ona göre mühendislik yapılacaktır. 

ŞUBAT AYINDAN BUGÜNE 500 MİLYONLUK SAPMA

İhaleye eşik değer üzerinde en düşük teklifi 1 milyar 99 milyon 900 bin TL ile Kalyon inşaat verdi. 

Akıllara hemen hastanenin Şubat ayı yatırım maliyeti rakamları geldi. 

O zaman açıklanan yaklaşık maliyet 882 milyon 940 bin TL iken geçtiğimiz hafta yapılan ihaledeki yaklaşık maliyetin 1 milyon 371 milyon 565 bin 604 TL olması nedeniyle aradaki 500 milyonluk sapma, ister istemez kafalarda soru işareti bıraktı. 

Pandemi döneminde artan döviz kuru ve maliyetler 500 milyonluk bir sapmaya neden olabilir mi? Buna da işin uzmanları cevap versin. 

Sonuçta yaklaşık maliyetin 272 milyon TL altında bir rakam ile ihale sonuçlandı. Bu da önemli bir kazanım. 

Bizim diyeceğimiz şudur; Trabzon şehrinin aslında yatak sayısı ve ihtiyaç olarak bakıldığında böyle bir hastaneye ihtiyacının olmadığını ortaya koyuyor. 

Fakat elimizdeki mevcut hastaneler fiziki ömrünü tamamlamıştır. 

Gerek Fatih Devlet, gerek Kaşüstü Eğitim Araştırma Hastanesi Numune Kampüsü, gerek Yavuz Selim Kemik Hastalıkları Hastanesi olsun her yıl milyonluk tadilatlarla ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. 

Ayrıca bu dağınık yapının bir merkezde toplanması,

 o eski yapıların farklı, şehre prestij kazandıracak projelerde kullanılması şehrin faydasına olacaktır. 

Dileriz böyle yapılır. 

TREN GELİR Mİ GELMEZ Mİ BİLMEM AMA…

Trabzon’un 150 yıllık hayali, Trabzon - Erzincan Demiryolu.

Yine gündemde. 

Rize - İyidere - Erzurum hızlı tren fizibilite çalışma belgelerinin Ulaştırma Bakanlığı tarafından basına sızdırılmasıyla Trabzon’da daha yüksek sesle gündeme geldi demiryolu. 

Her ne kadar birileri ‘Trabzon’un projesi Rize’ye kaydırıldı yaygarası koparsa da, aslına Rize’de gündeme gelen konu ‘Olabilir mi olamaz mı?’ çalışması idi. 

Çünkü kardeş şehrimiz Rize’ye bir lojistik üs yapılıyor

Ve Rize’deki STK’lar diyor ki; “biz bu lojistikte ne yapacağız, ne üreteceğiz, nereden ne alıp nere göndereceğiz?” 

Yine bazı STK’lar ‘Demiryolu ile biz nereye ne taşıyacağız’…

Yani şehrin kendisi projeyi inkar ederken ‘Tamam demiryolu Rize’ye yapılıyor’ demek biraz gerçek dışı bir hayal. 

Çalışma yapılır, yapılsın Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketidir sonuçta. 

Ankara’da Cumhurbaşkanına yaranmak adına birileri böyle matematiğin, coğrafyanın hiçbir kavram ve hesaplarına uymayan bir çalışmayı gündeme getirmesinin altında başka sebeplerin yattığı kesin

Ama hal böyle iken ve birileri ateşe körükle giderken Rize İyidere Belediye Başkanı Saffet Mete’nin Rize’ye demiryolu için Trabzonlu Bakan Adil Karaismaloğlu’na astığı teşekkür pankartı da gereği olmayan, jest yapayım derken göz çıkaran bir hamle olarak algılandı şehirde... 

Tabi ki böyle bir şeyi bakanlık düşünmüş resmi kayıtlara geçirmişse ilçenin belediye başkanı mutlu olur, ilçesine bunu müjdeler, ama Trabzonlu bir Bakanın şehrine ziyarete geldiği bir günde, bu manada zorda kaldığı içinden çıkamadığı kelam edemediği bir durumda onu daha da zor bir duruma sokmanın gereği yoktu. 

Saffet Mete Rize’den çok Trabzonludur, ticareti ile Trabzonludur, ömrünün önemli bir kısmını Trabzon’da geçirmiştir

Samimiyetine inanıyoruz, ama yaptığının gereksiz olduğunu da zamanlamanın yanlış olduğunu da belirtmek isteriz. Gelelim Trabzon-Erzincan demiryolu projesine…

Biz ne zaman 

Demiryolu desek Güney Çevre yolu,

Ne zaman Güney Çevre yolunu yüksek sesle bağırsak demiryolu şehrin gündemine atılır.

İkisi de milyar dolarlık şehrin kara kaderini değiştirecek önemli ama gerçekleşmesi de bir o kadar zor projelerdir. Hele ki ülke ekonominin böylesine zor olduğu bir dönemde.  

“Demiryolu neden yapılmalı?”,

“100 yıl önceki ihtiyaç Trabzon Erzincan iken bugün acaba Samsun-Trabzon mu olmalı?” onu bu işin uzmanları gelir bu şehri ve bölgeyi bilen öğretim üyeleri ile ihracatçılarla, nakliyecilerle, kim ile görüşülmesi gerekiyorsa görüşür karar verir. 

Burada önemli olan Karadeniz’i uluslararası ticaret hatlarına bağlayacak demiryolunun, Türkiye için gerekli olduğu ve Trabzon merkezli olması gerektiğidir. 

Maalesef Trabzonlu Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Adil Karaismailoğlu bu konuda açık net kararlı bir şekilde iki kelam edemediği için kaos büyüyerek bugünkü halini almıştır. 

Zaten görünen o ki bir 10 yıl daha biz bu konuyu konuşuruz ve bu şehre 10 yıl daha raylar döşenmez. 

En azından şehrin abiliğini, şehrin önemini, şehrin büyüklüğünü alay konusu ettirmeyelim hemde işin başında Trabzonlu bir bakan varken. 

ANKARA’DAN TRABZON’A BAKMAK VE ÇÖMLEKÇİ 

Trabzon’da son günlerde tartışılan en önemli konulardan bir tanesi de Trabzon-Çömlekçi’de sıkışan trafiği çözüme kavuşturmak adına düşünülen şehrin altını köstebek gibi oyacak 3. Çömlekçi tünel projesi. 

Pazarkapı mevkiinden girip Değirmendere’den çıkan bu projeye uzmanlar çok bir anlam veremeseler de, STK’lar bas bas bağırsa da, maalesef belli ki bir yerlerde bunun kararı verilmiş. 

Son aldığım bilgiye göre de olay biraz soğutulup önümüzdeki aylarda yeniden gündeme getirilip yapılacakmış. Artık zaten şehri dinleyen de yok..

Önceleri şehir halkın istekleri doğrultusunda siyasilerin Ankara’daki temasları ve talepleri ile yönetilirken şimdi Ankara’da birileri koltuğundan Trabzon’a yön vermeye çalışıyor. 

Yazık günah ama ağır vebal ve bedeli olan bir durum. Bu şehri yönetenler, siyasiler bürokratlar, belediye başkanları. 

Şu çömlekçi kavşağını 1 ay süreyle bir trafiğe kapatın. İzleyin sonra tekrar bu tünel işini tartışın, ne dersiniz. 

Yoksa korktuğunuz birileri var da korkunuza sebep şehrin altını mı oymaya çalışıyorsunuz. Korkunuzdan bunu oturduğunuz makamdan seslendiremiyor alabilirsiniz bari bir yerlerden bizlere ulaştırın da gerçekleri biz yazalım. 

Unutmayın dere gider kumu kalır, bu şehirden yetişip Ankara’da köşe tuttum diye bu şehre ihanet ederek belki bugün terfi alırsınız ama yarın bu şehrin bu milletin yüzüne bakamazsınız. 

Demedi demeyin. 

AĞAOĞLU VE TRABZON BASINI 

Trabzonspor’un toplantısından da iki kelam edip haftaya merhaba diyelim. 

Nazik davetlerinden ötürü Ağaoğlu’na teşekkür ederken geçmişten bir anımı paylaşarak Trabzon basının durumunu sizlere arz edeyim.

Geçtiğimiz zamanda bir otelde, Trabzon basının davetli olduğu dünyanın teknoloji devlerinden bir markanın toplantısındayız. 

Konumuz akıllı telefonların hayatımızdaki yeri, dünya piyasası ve hayatımıza etkileri. 

Toplantının ilerleyen vakitlerinde bir meslektaşımız ‘Buraya kadar geldik, bize bir cep telefonu hediye etmeyecek misiniz?’ dedi. 

Salon buz kesti, bazı gazeteciler göz göze gelip soruyu anlamaya çalıştı. 

Türkiye Satış Müdürü olan beyfendi tekrar sordu ‘Sorunuzu anlamadım buyurun lütfen’. 

Bizim meslektaş dediğimiz kişi yeniden cevap verdi ‘Bizi buraya kadar topladınız da bir cep telefonu hediye etmeyecek misiniz?”

Biz şok, rezillik diz boyu, olayı kapatmaya, konuyu değiştirmeye çalışırken bizim meslektaş yeniden söze girerek ‘Trabzon’da x bayisinden telefon alıyoruz bize indirim yapıyor sağ olsun ismi de şudur’ demez mi alaycı bir tavırla? 

Güya espiri yapıyor ama, meslektaşlarımızın yüzü kıpkırmızı oldu. 

Neye uğradığımızı şaşırdık. Toplantı sonunda basın adına özür diledik, o dönem mesleki büyüklerimize ‘Böyle her eline makine-fatura alan gazeteciyim diye sahaya inip, yetişmeden, eğitilmeden piyasaya sürülüp Trabzon basınını temsilen toplantılara davet edilirse olacağı budur, buna bir düzen getirelim dedik ama olmadı yapamadık. 

Diyeceksiniz ki bunun Trabzonspor basın toplantısı ile ne alakası var, oraya da gelen gazeteciler başkandan bir şey mi istedi?

Kesinlikle değil. 

Gayet de güzel verimli, olumlu aile arasında bir toplantı oldu, bir iki kısmı hariç… 

Başkan Ağaoğlu’nun yanı sıra Asbaşkan Mehmet Yiğit Alp ile Başkan Yardımcısı Ertuğrul Doğan’ın kendileri ile ilgili konulara hakimiyeti, doyurucu açıklamaları taktire şayandı. 

Zaten toplantıda geleceğe dair bir şey konuşamadık ki, “O, onu mu dedi doğru mu değil mi, bunu da demiş olabilir mi, siz öyle yaptınız ama bu böyle mi yapmıştı!” şeklinde söylemler…

1 saati geleceğe faydası olmayacak geçmişten aynı olayların pişirilip dile getirildiği ısmarlama sorularla geçti. 

Toplantının ilk yarısının sadece ses kayıtlarını dinleseniz zaten ekonomi bakanının toplantısında sanırsınız kendinizi. 

Evet ekonomi de konuşulmalı ama futbol! 

Para konuşmaktan biz futbolu unuttuk.  

Futbolu Allah’tan iki meslektaşımız sordu da bu manada taraftarı da ilgilendiren iki başlık çıktı toplantıdan.

Diyeceğim şudur, başta verdiğim örnek aslında çok uç bir örnek belki de bu toplantı ile ilişkilendirmem de yanlış olabilir.  

Basının biraz kendisini irdelemesi adına en ağır tabloyu göz önüne sermek istediğim için kaleme almak istedim. 

Bu toplantılar organize edilirken, toplantının başarısını gelen kitlenin sayısal fazlalığı ile endekslemek çok yanlış. 

Başkanı birilerinin karşısına çıkarırken, başkanın ne dediğini anlayabilecek bilgi kapasite ve doygunlukta insanların seçilmesi gerekir. 

Konunun uzmanı kişilerin yani. 

Basın mensubu olarak da Trabzonspor başkanı konuşurken eğer soru soracak isen bir önceki soruyu ve konuşulan konuyu çok iyi can kulağı ile dinlemek gerekir. Dinlemediysen de soru sormamak gerekir.  

Hele ki de başka bir basın mensubunun sorusu cevaplanırken sorduğu soruyu dinlemeden olaya atlamak, sonrasında anlamsız bir kargaşayı da beraberinde getiriyor haliyle. 

Başkanın siniride tavan yapıp haklı olmasına rağmen dediğinin tamamen yanlış anlaşılmasına rağmen özür dilemek zorunda kaldığı iki konuda da ne demek istediğini konuları bilen başkanın tarzını bilen tüm basın anladı aslında.  

Konuyu uzatmayayım, toplantıların kalabalık olması değil verimli olması önemlidir. 

Çok değerli kardeşlerim TGC ve TSYD Başkanlarından da ricam budur. 

Ben dahil, konuyla ilgisi bilgisi ve mesleğin ahlaki etik değerlerini taşımayan insanların basın mensupu olarak anılmasının önüne geçelim. 

Toplantılara davet edilmesi mesleğe zarar verdiğini düşündüğümüz kişilerin isimlerini STK’lara, kamu kurumlarına ve benzeri yerlere kişilere gönderelim. 

Bu sisteme uymayanların toplantılara davet edilmesi halinde yaptırım uygulayalım. 

Bu şehrin kalitesini basınının büyüklüğünü ayaklar altına sermeyelim. 

Yoksa Anadolu basınının ağabeyi Trabzon basını böyle gülünç istenmeyen olaylarla güç kaybetmeye devam edecek.