Devletimizin malı olan ve kültür varlıkları envanterinde yer alan, Trabzon sınırları içerisinde bulunan Sümela manastırı bölgemizin en önemli kültürel varlığıdır.

25.02.2002 tarihinde Unesco Dünya geçici miras listesine giren bu eserimiz her yıl yerli ve yabancı yüzbinlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir.

Altındere vadisinin eşsiz doğası ile birleşen manastır cazibesine cazibe katmaktadır. 

Son dönemde yapılan yenileme çalışması ile daha önce ziyarete kapalı alanların açılması da bu cazibeye ziyadesiyle değer sağlamaktadır.

Bu değerlerin üzerine değer katmak, kültürel varlığımızın turizmde daha aktif rol almasını sağlamak ve benzeri diğer amaçlar ile 15 Ağustos 2010 tarihinde Sümela manastırında Hristiyan Ortodoksların bir günlük ayin yapılmasına devletimizce izin verilmiştir.

Bu izin çok tartışıldı.

Tartışılmaya devam ediyor.

Bundan sonra da devam edecektir.

Uzun yıllardır gündemdeki yerini koruyan bu konu hakkında üstüne vazife olmayan birçok kişi fikir beyan etmekten geri durmamıştır.

Birçok açıdan benimde üstüme vazife olmayan konu barındıran bu olay hakkındaki fikirlerimi,  Turizmci gözü ile sizlerle paylaşacağım.

Önce hafızalarımızı biraz güncelleyelim.

Yıl 2010

Sümelada manastırın içinde ayine resmi olarak izin verildi.

Peki ondan önceki yıllarda durum nasıldı?

2010 yılından önce değil Sümela’nın içinde, dışında dahi düzenlenecek organize bir etkinliğe yasalar gereği izin verilmiyordu. 

Çünkü Sümela bir müzedir ve müzelerin kullanım amaçları kanunda açıkça belirtilmiştir!

Ancak; buna rağmen 15 Ağustos vesair günlerde, Ortodoks ziyaretçiler manastıra geliyor ve manastırın dışında mum yakıp dua ediyorlardı. Bu amaçla gelen ziyaretçiler Rusya ve Yunanistan vatandaşları başta olmak üzere Ortodoks Hristiyanlardan oluşmaktaydı.

Bu tarz ziyaretlerin en yoğunu 2009 yılında gerçekleşmiştir. 2009 yılındaki ziyaret en yoğun katılımcı sayısına ulaşılmış ve yaklaşık üç bin Rus Ortodoks 15 ağustos ta Sümela’ya gelerek izinsiz bir şekilde ritüellerini sergilemeye çalışmışlardır. 

Derken 2010 yılında izin çıkmış ve bu talepler resmiyet kazanmıştır.

Devletimiz kendi mülkü olan ve müze olarak kullandığı Sümela manastırında, iradesini kullanarak yılda bir gün olmak kaydı ile ibadet izni vermiştir.

Buna rağmen 15 ağustos 2010 tarihinde yaklaşık 1500 katılımın sağlanan etkinliğe her geçen yıl katılım azalmıştır.

Ayini yönetme izni Rum Ortodokslara verdiği için Rus Ortodoksların “küstüğü”  ve 15 Ağustos’ta düzenlenen ayine katılmadıkları da konuşulanlar arasındadır.

Her yıl düşen katılımcı sayısı 2015 yılında 400 kişi ile son buldu ve manastır tadilata girdi. 

Restorasyon sonunda 2020 yılında Sümela’da ilk ayin yapıldı.

Katılım 100 kişi bile yoktu. 

Pandemidir, seyahat yasaklarıdır, normaldir, diyebilirsiniz.

Aşı çıktı, seyahat yasakları kalktı, maçlar seyircili izlenmeye başladı derken bu yıl düzenlenen ayine de katılım yine 50-60’lı rakamlarda kaldı.

Buradan varacağım sonuç şu ki artık bu konu turizm veya tanıtım açısından değerlendirilmemelidir.
Şöyle ki:

• Ayin günü belirli saatler arasında ziyarete kapatılan manastıra gelen turistler mağdur olmaktadırlar. Oysa ki dünyanın birçok ülkesinde ayinleri turistler izleyebilmektedirler. Eğer müze vasfı olan bir kültür varlığında 1 günlük ayine izin verilmiş ise bu ayini diğer turistlerin de izlemesine de izin verilmelidir.

• Etkinliğe katılım sayısı üç binli rakamlardan ellili-atmışlı rakamlara düştü ise bu olayın şehir turizmine bir katkısı olmadığı aşikârdır. Bir güne sıkıştırılmış bu etkinlikten şehrimizde gelir elde eden turizmci sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir.

• Tanıtımı hedefliyorsak UNESCO dünya geçici miras listesine aday olmuş bir yapının tanıtımı, marjinal faydası daha yüksek farklı yollardan da denenmelidir.  2-3 yunan televizyonunda çıkan haberler Sümela’dan daha çok katılımcıların tanıtımına hizmet edecektir.

• Turizmin ruhunda kültür etkileşimi var ise bizlerin de Yunan kültüründen etkileşim sağlamamız hatta bu vesile ile turizmcilerinin ticari kazanç elde etmesi sağlanmalıdır.

(1) Ayin için ülkeye gelen turist sayısı yıla yayılmalı bu etkinlik bir günlük bir şov algısından çıkarılmalıdır. Gerekirse yıl içerisindeki ziyaretlerde manastır içinde bulunan küçük bir şapel turistlerin bireysel dua yapabilecekleri bir alan olarak düzenlenmelidir.

(2) Atina’da veya Selanik’te bulunan tarihi bir camiide buna benzer bir etkinlik için gerekli izinler sağlanmalı ve turizmciler o etkinlik için turlar düzenleyerek para kazanmalıdır. Böylelikle Yunanistan Türk turist ile buluşacak; kazan-kazan mantığında ilişkilerimiz daha da kuvvetlenecektir. 

Sonuçta ticaret erbabı mütekabiliyetten anlamaz kazan kazanı bilir.

(3) 15 Ağustos tarihi şehrimizin turizm yoğunluğunun en fazla olduğu tarihtir. Bu tarihin Ortodokslar için önemini bilmekle beraber bu tarihin şehrin turizm yoğunluğunun daha az olduğu bir tarih ile değiştirilmesi gündeme getirilmelidir. Böylelikle turizmi 12 aya yayma çabalarına da katkı sağlayabiliriz.

Yüce TÜRK DEVLETİ kendi iradesi ile izin verdiği bir etkinlikten yıkılmayacak kadar güçlü, yüze takılan bir takımın maskesi ile ikna edilemeyecek kadar kararlı bir devlettir.

Kalın sağlıcakla…