Artık bugünün dünyasında sektörel bazda tarım birinci sıradaki yerini korumaya devam etmektedir.Artan nüfus , azalan tarım toprakları, küresel iklim değişiklıkleri ve ürün çeşitlendirmesi gibi hızlı gelişen olaylar karşısında insanlar hala gıdaya erişimde ciddi sıkıntılar çekmektedir.Dünyadaki bu sıkıntılar aynı şekilde ülke insanımızıda derinden etkilerken, daha iyi beslenme, sağlıklı nesillerin yetişmesini olumlu yönde etkilediği bilinmekle birlikte maalesef, bu düşünceler biyolojik hayatta pekte gerçekleşmemektedir.Ülkemizi yıllardır tamamen etkisi altına alan ve paranın nominal değerini sıfıra indiren enflasyon, üretimden uzaklaşıp tüketim toplumu haline dönüşmenin bir parçası haline getirilen tarımda dışa bağımlılığı kaçınılmaz hale getirmiştir.

Bu durum insanların beslenmesinden psikolojik dengesine kadar herşeyi altüst etmiş durumdadır.Olay bu derece vahimken hala milli gelir, nüfus ve istihdam üçlüsü bir düzleme oturtulamamış söylemsel ifadelerle sorunun üstü örtülmeye çalışılmaktadır.Aslında tarihi birikimlerimizi analiz ettiğimizde, 1923 yılında GSMH'nın 0/040'nı oluşturan tarım  sektörü bu gelişimini küçük değişikliklerle 1970  yılına kadar sürdürmüştür.Bu oran sabit fiyatlarla 1980 yılında 0/025,1990 yılında 0/017 ve 2016 yılında ise 0/06.4 seviyesine gerilemiş yani verimlilik oldukça düşmüştür.Bugün gelinen aşamada bu oran daha aşağılara çekilmiş ve 101 yıl içinde 0/095 oranında düşmüştür.Dünyada olduğu gibi ülkemizdede tarımsal üretim büyük ölçüde, doğa şartlarına bağlı, risk ve belirsizliği yüksek olan ekonomik bir faaliyettir.Onun içindirki ülkeler bu özelliğinden dolayı tarıma ağırlık vererek sektörel politikalarını belirlerken, bizde hangi ülkeden ne kadar tarım ürünü alacağımız planlamarıyla zaman kaybetmekle meşgulüz.

Halbuki Dünyanın üretim alanları ve gıda rezervleri gittikçe azalırken devreye GDO'lu ürünlerin sokulması boşuna bir tasarruf değildir Zira gıda kuyruğunun sonu bilinmemektedir.O halde Dünya tarım politikalarını değiştirip prodüktivideyi artırırken bizde hala ne yapacağımızı ve nerede AR- GE kullanacağımızı daha belirlememişken nasıl olupta nüfusumuzu ithalatla sağlıklı bir şekilde besleyeceğiz ve dışa bağımlılığımız ortadan kaldıracağız Onun içindirki hala başka ülkelerin inisiyatifinden yararlanmak pahasına zaman ve para kaybetmekteyiz.Tarımsal desteklemrlerin ürüne deģil araziye verilip insanların tembelliğe sevkedilmesi gibi husus tarımda verimliliği artırmadığı gibi tarımsal üretim gittikçe azalmaktadır.Verimliliği artırmak için; Toprakların korunması, Tohum yasağının kaldırılması.Girdi fiyatlarının ucuzlatılması, Devletin ürün alım garantisi vermesi ve herşeyden önce ciddi bir üretim planlaması yapmalıki üreticinin ürünü elinde kalmasın.

Yaklaşık 1970 yılından buyana toprak ve çiftçi kendi başına bırakıldığı için kırsal boşalarak şehirler dolmuş ve yaşam kalitesi önemli ölćüde düşmüştür.1927 yılında 13648270 olan nüfusun 0/075.78'i kırsalda yaşarken üretimden kopan/ koparılan bu nüfusun 2023 yılında sadece 0/0 6.7 gibi çok küçük bir kısmı kırsalda yaşamaktadır.Yine tarımın toplam istihdam içindeki payı 1995 yılında 0/046.6 iken 2017 yılında bu oran 0/019.3'e düşmüştür.Yine 1940 yılında 14800000 hektar olan ekili ve dikili alan 2000 yılında 26.5 milyon hektara ulaşmışken 2016 yılında bu alan 23.7 milyon hektara düşmüş ve düşmeyede devam etmektedir.Bu şekilde arazi büyüklükleri gittikçe küçülürken,tarımsal işletmelerde bu manzaradan payını almaktadır.Bu durumdan dolayıdırki üretim gittikçe, düşmüş verimlilikte doğal olarak azalmış ve dışa bağımlılıkta gittikçe artmıştır.

Neticede tarım sektörü 2002 yılında 359 milyon olan GSYH 2017 yılında 3035450 tl'ye düşmüştür.Bu sorunun altındaki temel nedenler ise;Üretici örgütlerinin etkisizleştırılmesi,Aile işletmeciliğine büyük darbe vurulması, Sermaye ağırlıklı üretimin ön plana çıkarılması ve verimli tarım arazileri ile mera'ların şirketlere verilerek tarım dışına çıkarılmış olmasıdır.

NE YAPMAK LAZIM;

1-Tarımın önceliklerini esas alan politikaların belirlenmesi,
2- Uluslararası taahhütlerin yeniden gözden geçirilmesı,
3-Üretimin teşvik edilmesi,
4-Özelleştirilen çiftliklerin yeniden devletleştirilmesi,
5-Üreticilerin kooperatif veya sendika gibi sosyal bir çatı altında örgütlenmesi,
6-Tarım ürünlerinin işlenmiş olarak ihraç edilmesi,
7-Radikal politikalar izlenerek ithalattan kaçınılmalı,
8-Kırsal kalkınma ve AR-GE'ye önem verilmeli,
9-Aile çiftliklerinin desteklenerek köyden şehire göç önlenmeli,
10-Meralar rehabilite edilerek yeniden üretime kazandırılmalı,
11-Topraklar verim kaabiliyetlerine göre planlanıp ona göre üretime tahsis edilmeli,
12-Dış ticarette önemli olan tarım ürünlerinin katma değeri ön plana çıkarılmalı,
13-Dünya gıda krizine doğru giderken aldığı tarımsal önlemleri bizde alıp,uygulamaya koymazsak bağımlılıģımız gittikçe artacak ve tüm vergiler ile hazine olanaklarını devreye soksak dahi,insanlarımızın beslenmesi için yeterli gıda maddelerini temin edemeyiz.Onun için verimliliği(Prodüktivideyi) artırarak tarımın ülke ekonomisine olan katkısını maksimum seviyeye yükseltmek devletimizin birinci eylemi olmalıdır.Yani üretimin temelinde olan,kırsal kesimi ve aile işletmeleri tüm kriterleri ihtiva eden özel bir planlamaya alınarak tarım ayağa kaldırılmalıdır.