Geçenlerde bir haberle karşılaştım. Sınıfta öğretmenine zorbalık yapan, onunla alay eden öğrencilerin görüntüleri… Haberi izlerken içimde tuhaf bir düğüm oluştu. Bir an durdum, ekrandaki öğretmenin yerine babamı koydum. Yıllarca sınıfta saygının yükünü omzunda taşıyan, bir bakışıyla düzeni sağlayan, emeğiyle onlarca öğrenciyi insan eden babamı…

İşte o an şunu düşündüm:
Biz neyi, nerede kaybettik?

Bir zamanlar öğretmen görünce toparlanırdık. Polis görünce yanlış yapmamaya özen gösterirdik. Büyüklerin yanında yüksek sesle konuşmazdık. Bu, korkudan değil; terbiyeden gelirdi. Şimdi ise aynı saygının yerinde yeller esiyor. Sınıfta öğretmene meydan okuyan, sokakta polise diklenen, evde ailesini umursamayan bir gençlik görüntüsü…
Peki bu gençler böyle doğmadı. Bir yerden sonra şekil değiştirdiler.

Neden?

Eskiden terbiye evde “fısıltı” ile başlardı.
Anne bir bakışla yanlışını gösterirdi, baba bir cümleyle sınırı çizerdi:
“Olmaz evladım, bu bize yakışmaz.”

Bugün ise aileler o cümleleri tereddütle söylüyor ya da hiç söylemiyor.
Sanki çocuk kırılır diye, özgüveni sarsılır diye…
Sonuç? Sınır bilmeyen, eleştiriye kapalı, otorite tanımayan bir nesil.

Öğretmen sınıfta yalnız bırakılıyor, polis sokakta hor görülüyor, anne babanın sözü ciddiye alınmıyor. Çünkü artık pek çok evde şu cümle duyuluyor:
“Benim çocuğum yapmaz.”
Ama yapıyor işte. Hem de en çok bu savunmanın gölgesinde yapıyor.

Bizim zamanımızın çocukları daha özel değildi; sadece evdeki terbiye daha tutarlıydı. Biri yanlış yaptığında aile sahip çıkar ama aynı zamanda “hata hatadır” derdi. Şimdi ise hatanın üstü örtülüyor, yanlışın adı özgürlük oluyor.

Peki bu gidiş nereye varır?
Bir toplumun sesini önce öğretmenin sınıftaki otoritesi duyurur.
Öğretmenin itibarı zayıfladığında, toplumun geleceği de zayıflar.


---

Bundan Sonra Ne Yapmalıyız?

Edep yok oluyor diye umutsuzluğa kapılmak kolay; ama çözüm basit gölge düzeltmeleriyle değil, kökleri sulamakla gelir.

1.⁠ ⁠Aileler “aman bir şey olmaz” rahatlığını bırakmalı.
Bir çocuğu dış dünyadan korumak, onu hatasız ilan etmek değildir.
Hatasını gören çocuk öğrenir; korunarak büyüyen değil, düzeltilerek büyüyen çocuk güçlenir.


2.⁠ ⁠Gençlere örnek olmalıyız.
Söz değil, duruş bulaşır.
Evin içinde saygı görünmezse okulda da görünmez.


3.⁠ ⁠Sosyal medyada yanlış davranışa alkış tutulmamalı.
Yanlışı görünür kılmak, gençlere ölçü öğretmez.
Doğruyu büyütmek, yanlışın sesini kendiliğinden kısar.


4.⁠ ⁠En önemlisi: Evdeki terbiye dilini geri getirmeliyiz.
Bir “yanlış yaptın evladım”,
bir “böyle olmaz”,
bir “sözün değeri vardır” cümlesi bile bir çocuğun rotasını düzeltir.


---

Son Söz

Unutmamak gerekir ki;
Evde eksilen söz, okulda yankı bulur.
Evin içinde kaybolan edep, toplumun kapısından içeri girince herkesi yorar.
Ama evde yeşeren terbiye, bir millete ışık olur.