Tarım sektörü insanların beslenmesi ve gıdaya erişimin kesintisiz sağlanması açısından günümüzde çok büyük önem taşımakla birlikte aynı zamanda vazgeçilmez bir önceliğe sahiptir.

Gelişmı ve gelişmemiş tüm ülkelerde istihdam ve ekonomiye çok önemli katkılar sağlarken, hemde tarımsal sanayi sektörüne hammadde sağlarken ülkemizede ihracat yoluyla önemli döviz girmesini sağlamaktadır.

Gıda ihtiyacının nüfus artışına paralel olarak hergün artması yanında ülkemizde ve ilimizde toprak ve su kaynaklarının sınırlı olması tarım sektörünü daha da stratejik bir hale getirmektedir.

İlimizde ortalama parsel büyüklüğünün 4- 4.5 dönüm olduğu dikkate alındığında risk durumunun gittikçe daha artacağını tahmin etmek pek zor olmauacaktır.

Buradan haraketle tarımda KENDİ KENDİNE YETERLİ olmanın ne derece önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Sorun bu aşamaya geldiği halde toprakların sonuna yaklaşılmış olması üretimin sonuna geldiği anlamını taşımamaktadır.

Elimizdeki verimli toprakları ve su kaynaklarını kullanarak ilimizi bir tarım ekonomisi alanına çevirmek olasıdır.

Zira yaşadığımız Trabzonumuzde MİLLİ EGEMENLİK TOPRAKLARI üzerinde önümüzde üreten ve derin bir üretim kültürü olan bir kuşak bulunmaktadır.Bu sosyal kazanımı arkadan gelwn kuşaklarında üretime endeksli kullanarak hem kazanıp hemde kendini ve ailesini istihdam etmesi , doğduğu topraklarda karnını doyurması yanında göç travmasından da kurtulmasını sağlayacaktır.

Bunun için il bazında planlı, bilimsel ve inandırıcı çözümlerin sektörün tüm paydaşlarıyla istişare edilmesi gerekmektedir.

Yani Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi tarımda yeniden kalkınma projelerinin devreye sokulmasıyla ilimiz kadim ve bereketli toprakları teknoloji ile buluşturulursa üretim ve verimlilik artacağı gibi çiftçininde refah seviyeside yükselecektir.

Sorunun çözümü bu kadar güncel iken sanayi sektörüne hammadde sağlayan tarım sektörünün emekcilerinin emeklerinin geri  dönüşü ancak çiftçinin zararına olarak geri dönmektedir.Yani üretici ürettiği ürünü değer fiyattan satamadığı ve bir sonraki yıl için yapacağı üretimin girdi maliyetlerini finansal olarak karşılayamayacağı için tarımdan uzaklaşacaktır.

Daha açıkcası ilimizde fındık , çay, hayvancılık ve balıkçılık faaliyetlerinin tamamı ssnayi sektörüne hammadde temin etmekte ancak; bu ürünlerin hiçbirini üretici gerçek fiyattan sstamadığı gibi devletin verdiği hibelerde sektöre bir dinamizm kazandıramamaktadır.Şöyleki ilimizde hwr yıl ortalama 50- 60 bin ton fındık üretilmekte ve bu miktarın ihraç edilenin dışında kalan ürünün tamamı 6 adet fabrika ve 2 adette kırıcı olmak üzere toplam 8 fabrikada işlenmektedir.

Fındık fiyatı da 54 tl.olarak açıklandığı halde serbest piyasa satış fiyatı 43- 46 tl'yi geçmemektedir.

Bu husus üreticinin soyulduğunun yani fiyatın üretici için değil tüccar'dan yana açıklandığının bir ifadesidir.

Bu durumda girdi fiyatlarının astronomik yükselişi dikkate alındığında fındık ürwticisinin üretmeye devam etmesi imkansız hsle gelmektedir.

Aynı durum çay sektöründede sürmekte 13.75tl olması gereken bir kilo yaş çay için 7tl fiyat belirlenmiştir.

Bu fiyatta üretici için değil özel sektör ıçin açıklanan bir fiyattır.Zira Trabzonda 12 özel sektör çay fabrikası bjlunurken devlete ait 8 adet yaş çay işleme fabrikası bulunmaktadır.

Çaykur hasat mevsiminde tüm çayı alıp işleyemediği için ürrticide çareyi daha düşük fiyattan (4.70 tl.) özel sektöre vererek ardaki farkı cebinden karşılamakta yani emeği sömürülmektedir.

Yani çay üreticisi geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yılda ortama kilo başına maliyet analizine göre 9 tl.zarar etmiştir.

Yine ilimizde hayvancılık ve balıkçılık eskiye göre önemli ölćüde azalıp, sayısal olarak düşerken üretici bir kilo sütü 6.5 - 7 tl.den sattıģı halde marketlerde sütün litresi 25tl.den satılmaktadır.Trabzonda devlete ait bir süt fabrikası olmayıp, özel sektöre ait 27 adet süt fabrikası ve 3 edet'de süt koopwratifi bulunmaktadır.

Balıkçılık ve diğer ürünlerdeki durum farklı olmayıp, böyle bir manzara içinde çiftçi mağdur edilerek sanki bilinçli bir şekilde tarım çökertilmektedir.

Öte yandan hayvan beslenmesınde önemli olan ve otlatma ile kaba yem temin edilen çaýır ve mera alanlarının tamamına yakını elden çıkmış ayrıca ilimizinde içinde bulunduğu Ordudan Artvine kadsr olan 5 vilayet hayvancılık alanından çıkarılmıştır.

Görüldüğü gibi üretici ile tarım sanayi arasındaki bileşke tamamwn sanayi nin eline geçmış ve çiftçi profilide gittikçe gelir kaynağı ve heba olan emek erezyonu ile mücadele etmekte ancak, başarılı olma şansı gittikçe azalmaktadır.

Netice olarak Dünyada hiç bir Devlet , Şirket ve fert zararına çalışmaz ve zarar ettiği yerde işi bırakır.

İşte çiftçilerimizin durumuda böyle bir sürece girmiş ve artık ne girdi fiyatlarıyla başa çıkabiliyor ne ürününü değer fiyattan satabiliyor ve nede emeğinin karşılığını alabiliyor.

Durum böyle bir çıkmazda olduğu halde tarıma dayalı sanayi sektörüde kendi çıkarlarından zerre fedakarlık etmeye yanaşmamaktadır.

Ancak çiftçi üretimden uzaklaşmaya devam ettiği sürece sanayi hammadde bulamayacağı gibi ortada bileşkesiz kalacaktır.

Onun için üretici korunmalı ki tarımsal sanayide çalışsın yoksa fabrikalar için en zor eylem işleyecek hammadde bulamayacak olmalarıdır.

ÜRETİM TOPLUM İÇİNDİR NE PAHASINA OLURSA OLSUN.