Hayat bazen hepimize karmaşık gelir. Ne kadar verirseniz verin sanki hep bir şeyleri eksik yaptığınızı zannedersiniz. ‘Zan’ etmek işte bütün sorun buradan kaynaklanır.
Herkesi kendiniz gibi zannedersiniz, herkesin dürüst olduğunu zannedersiniz, herkesin sizin gibi düşündüğünü zannedersiniz, herkesin doğru olduğunu zannedersiniz, herkesin işini olması gerektiği gibi yapacağını zannedersiniz. Bunu sayfalarca sürdürebiliriz. Zannettiğiniz zaman beklenti içine girersiniz bu da mutsuz olmanıza neden olur. Sizin için doğru görünen bir şey başkasının gözüne yanlış gözükebilir. Sizin önemsediğiniz bir şey başka birine sıradan gelebilir.
Bu durumda küsüp; ben oynamıyorum demek yerine anlamayı ve empati kurmayı denemek en doğru yol olacaktır. Biz yaşadığımız deneyimlerden ne öğrendiğimize bakmalıyız. Hani ‘’farkındalık’’ diye bir söylem var; şu aralar herkesin dilinde. Bu farkındalık dedikleri işte bu. Deneyimden ne öğrendiğimizi anlamak, bu deneyimin bizi hangi yönden güçlendirdiğine dikkat etmek ve bundan sonra aldığımız yeni kararlar; bizim farkındalığımızı oluşturur. Ama anlamayı seçmezsek benzer deneyimleri hayatımıza çekmeye devam ederiz. Çünkü her seferinde bunlar size aynı duyguyu yaşatır. Ta ki bu duygunun sizin hangi yönünüzü güçlendirdiğine farkına varana kadar. Bu bir çekim yasasıdır. Siz kendiniz için ne düşünürseniz yaşam da size onu verir. Çünkü düşüncelerinizle benzer durumları kendinize çekersiniz.
Bilim adamlarının yapmış olduğu sayısız deneylerle; düşünce gücüyle oluşan bir çekim yasasının var olduğu kanıtlanmış. Buna kısaca Kuantum Çekim Yasası denmiş. İşte az önce bahsettiğim benzer benzeri çeker kuralı da buradan doğmuş. Örneğin; biz yaşamda sürekli ne kadar güçsüz ve korunmasız olduğumuzu düşünüp, sürekli insanların bizim yerimize karar vermesine izin verdiğimiz zaman, içimizde var olan gücü kullanmamış oluyoruz. Bu da kendimizi silik ve vasıfsız hissetmemize neden oluyor. Daha sonra, her seferinde bu duygu hissettirecek benzer deneyimleri kendimize çekiyoruz. Tüm bunlar; içimizde var olan gücü farkına varmamız ve hayata geçirmeniz için gelir, bizi bulur aslında. Çünkü Yaratan hiçbir kuluna kaldıramayacağı yükü vermez. Ama biz kendimizi her seferinde güçsüz hissetmeye devam ederiz. Kurban rolü oynamak ve kendi halimize ağlamak daha kolay gelir. Yani olayların üstesinden ya da daha da ileri gideyim; yaşamın üstesinden gelemeyecek kadar güçsüz basit ve yardıma muhtaç olduğumuzu zannederiz. Bu da mutsuzluğumuzun en büyük kaynağıdır; olmadığımız biri gibi davranmaya çalışmak…Ama bunu biliyor olmakla da iş bitmiyor.
Hacı Bektaş Veli ‘nin dediği gibi; Yolu bilmek başka, yolda olmak başka…
Yıllarca süre gelen bu durumu değiştirmek elbette zaman alacaktır. Ama artık en azından bir yol olduğunu biliyorsunuz. O zaman önce kendinizi yargılamaktan ve kendinize acımaktan vaz geçerek yola çıkmayı deneyebilirsiniz.
Sevgilerle…