Aşk, sadece sevgiliye duyulan his, özlem, hasret, bağımlılık değildir.

Aşk, bütün benliğimizle yaşamımızın her sayfasında, unutamadığımız binlerce hatıramızın olduğu kadim şehrimiz Trabzon'umuza bütün benliğimizle ait olabilmeyi en derinden hissedebilmektir.

Belli ki bu yaşlarda daha bir hassas oluyoruz, bilemem ama sizler de bana hak vereceksinizdir mutlaka.

Nereye giderseniz gidin, gittiğiniz yere ait bütün güzellikleriyle sizi memnun etmek için yarışan yakınlarımıza en fazla üç gün sabredebiliyoruz.

Bir an önce memleketime, evime gitmek istiyorum diye de kendi kendimize söylenip duruyoruz.

Trabzon, asırlardan beri bizi içine çeken bu büyülü ve gizemli atmosferini kendi iç dinamikleriyle korumayı başarabilmiş nadir kentlerden, belki de birincisidir.

"Havasına, suyuna, taşına, toprağına bir can feda benim yurduma" diye başlayan şarkı sözlerinde olduğu gibi canı gönülden bağımlı olduğumuz, istesek de birbirimizden kopamadığımız, yeryüzünde görebileceğimiz en görsel güzellikleri bizlere sunan, sevdalarımızın, özlemlerimizin baş kahramanı Trabzon'umuz!!!


Çok değil, yaklaşık yüz yirmi yıl önce birçok farklı kültürün iç içe yaşadığı Trabzon, yaşam tarzıyla birçok efsaneye konu olmuş, tarihte az bulunan şehir devletlerinden biri olması itibarıyla da her zaman ilgi çekici olmuştur.

Ne kadar sevsek de, değer versek de asırlar öncesinden gelen bütün uygarlıklara ev sahipliği yapmış Trabzon'umuzun tarihini, kültürünü, geçmişe ait değerlerini koruyamadığımız da acı bir gerçektir maalesef.

Son zamanlarda apartman katlarında neredeyse hapis hayatı yaşayan insanların özlemi toprakla buluşmak, çiçeklerle böceklerle iç içe yaşamak olsa da, tarihi değerlerimizi yok ettiğimiz gibi köylerimizi de yaylalarımızı da betonarme yığınına çevirmeyi başarmışız.

Denizden veya şehre en yakın hakim tepe olan Boztepe'den Trabzon'a bir bakarsak, neler neler kaybettiğimizi kendi gözlerimizle görebiliriz.

Bundan sonrasında Trabzon'da kalan eski mahalleleri ve insanları birbirleriyle kaynaştıran mahalle kültürünü korumamız ve gelecek nesillere de bu kültürü yaşatmamız gerektiğine inanıyorum.

Trabzon'un geçmişiyle bütünleşen, ilgi bekleyen Faroz, Pazarkapı, Sotka, Arafilboyu, Çömlekçi, Gülbahar Hatun, Erdoğdu, Soğuksu, Polita, Zafanoz, Kisarna gibi mahallelerine gerekli değerler verilmeli; buradaki yaşam alanlarını, tarihi ve kültürel mirasları koruyabilmek adına elimizden gelen gayreti göstermeliyiz.

Şehrimizin idarecilerine bunları iyi anlatabilmeliyiz. Yoğun programları içinde her şeyi en ince noktasına kadar bilemeyebilirler.

Ömürlerini çoluk çocuk bu tarihi mahallelerde yaşayarak geçiren insanları idarecilerimiz iyi dinlemeli ve onların fikirlerinden faydalanabilmelidirler.

Birçok tarihi yapımızı ve kültürel değerlerimizi zaman içinde kaybetsek de bugünden sonra bize kalanları gerektiği gibi korumak dileklerimle.

Yıkmak, yok etmek en kolay çözüm yoludur. Önemli olan, bizi biz yapan değerlerimizi korumayı başarabilmektir.

Kalın sağlıcakla...