Trabzonspor dün gece lige öyle bir giriş yaptı ki ‘benim ne işim var burada’ der gibiydi.

Başarıda herkesin her şeyi sahiplendiği ortamda, bugün gelinen noktayı sahiplenen hiç kimse yok. Herkesin ortak tek bir noktası var, konumunu ve gücünü koruma telaşı. İşte Trabzonspor’u süreklilikten alıkoyan virüs. Sahi, başarılı oyuncuları sahiplenmeye geldi mi birbirini ezen, takımda dakika dahi alamayanları ise “Yunanistan’a” iteleyen zihniyete baktıkça birinin cevap vermesini bekliyor insan. Başarılıyken “Benim” diye böbürlendiğiniz Trabzonspor bugün kimin?  Durun tahmin edeyim. Kesin bizimdir. Hata kesin bizdedir. 

Neyse, maça geçelim. Sahada ne yaptığını bilmeyen bir Trabzonspor vardı. Savunması ve orta sahası yerinde sayıyor üzerine hiçbir şey koyamamış.

Pandemiden sonra bazı şeyler değişir dedik ama nafile aynı tas aynı hamam. Maalesef Trabzonspor’un bir sistemi oyun matematiği yok. 

Hele ki ilk golün ardından Trabzonspor 3. Lig takımına dönüştü. Sıfır tepki, bekle gör taktiği. 

Geçtiğimiz yılı tekrar görür gibi olduk. Sörloth’un yokluğunda hücumsal olarak da iyice kaybolan Trabzonspor’un bu durumu gelecek adına hiç umut vermiyor.

Tabi bolca sakat var, Sörloth gitti, orta saha ve bekin gitti. Yerleri doldu mu hayır, dolacak mı bekleyeceğiz. Listede iyi isimlerin olduğu kulağımıza geliyor. Birkaç hamle ile bu sorunları azami bir şekilde çözebiliriz.

Lig uzun bir maraton ve toparlanmak biraz zaman alacaktır. İlla ki de toplarlanacaktır takım.

Geçtiğimiz sezon Trabzonspor'un en ciddi sorunu yaşadığı stoper ve defansif orta saha bölgelerine hala takviye yapılmamışken harcama limitinin dolmuş olması ve mecburi olarak tüm yolların Sörloth'un satışına çıkması, işlerin hiçte yolunda gitmediğinin bir göstergesi...