Hepimizin hayalleri vardır. Onlara  ulaşmayı çok istediğimiz halde çoğunlukla bu isteklerimizi ya erteler , ya da  elde edemeyeceğimizi düşünürüz. Şöyle bir hayatınıza bakın ; ertelediğiniz ve geç kaldığınızı düşündüğünüz hayalleriniz yok mu?Keşke değip, içinizin cız ettiği…Aslında birçok şey için geç kalmış değiliz. Yaşadığımız onca deneyim bizi hayallerimize taşımak için zemin teşkil etmiştir, fakat bunu fark etmeyiz. Sahip olduklarımızın ya da olmadıklarımızın hepsi geleceğimizi şekillendirmemiz ve mutlu olmamız için bize sunulan sınavlardı. İşte hayat için yepyeni bir tanım;

‘’Hayat; kaderini kabullenip onu hayallerine çevirebilme sanatıdır.  Işık ELÇİ’’

Bu nasıl gerçekleşir? Kaderimizi kabullenip ,onu nasıl hayallerimize çevireceğiz? Dikkat ederseniz hep bardağın boş tarafına bakmayı adet edinmişizdir .Param yok, sermayem yok, eğitimim yetersiz, yabancı dilim iyi değil, bu şehirde olmaz, babam ne der? O ne der? Bu ne der? vb. Peki ya sahip olduklarımız? Bir çok kişi bir çok şeye sahip olabilir, ama en önemli servet ‘’biziz’’ yani ‘’kendimiz’’.

Kendimizi tanımak ve sahip olduklarımıza odaklanmakla işe başlayabiliriz.

Yaşamda zaman zaman tökezleyip yere düştüğümüz anlar olabilir.İşte bu; düşmeden sonra aldığımız kararlar bizim geleceğimizi şekillendirir. Ya yeniden kalkıp yürüyebilirsiniz ,ya da düştüğünüz için ağlamaya devam edebilirsiniz. Birincisinden öğrenirsiniz ve ilerlersiniz. Başarma şansınız gene vardır.  Bu cüz-i iradedir. Yani sizin seçiminizdir. Ama ikincisinde olduğunuz yerde kalır, kendinize acımaya devam edersiniz. Mutsuz olmanızın sorumluluğunu kendinizden başka her yerde ararsınız. Kalkıp yürümeye cesaret edenler ,hayallerine ve mutluluklarına doğru yol alır, giderler.

Celine Dion ‘un bir günlük yaşamının anlatıldığı bir belgesel izlemiştim. Orada konser öncesi kulise tekerlekli sandalye ile bir genç gelmişti. Celin Dion’a; ayakları olmadığı için ne kadar şansız olduğunu, buna çok üzüldüğünü kendisinin yerinde olmayı çok istediğini anlattı. Şarkıcı ona şöyle bir baktı ve dedi ki; ‘’evet, engelli olmak senin kaderin olabilir, ama bundan sonra mutlu olmayı seçmek de senin tercihin. Benim yerinde olmak istemene gelince; ben buraya hastane de ölüm döşeğinde yatan eşimi bırakıp geldim. Bu konser de benim son konserim; çünkü son günlerinde eşimin yanında olmak istiyorum. Her şey göründüğü gibi olmayabilir’’ dedi.

İlerlemek ya da yerinde saymak… Tabi tercih  sizin!

Unutmayın ki hep gece olmaz. Her gecenin sabahı, her inişin mutlaka bir çıkışı vardır. Çıkmaz sokaklarda dolaşarak; korkuyla, kaygıyla, endişe ile bir hayale, ya da mutluluğa ulaşılmaz. Korku, kaygı ve endişe ile aldığınız kararlar tıpkı içten içe çürüyen bir ağaç gibidir. Kurtlar içini kemirirken, kendi de yavaş yavaş yok olur.

Nereden başlayacağız? Bunu nasıl başaracağız? Gerçek anlamda hayallerimizi ve mutluluğu nasıl yakalayacağız?

’Dünyayı değiştirmeye başlayanlar değişikliğe kendilerinden başlayanlardır. Bernard SHAW’’

Peki, bu ne demek?

Devamı bir sonraki yazımda…

Sevgilerle.

Ayşe Acun ERKULOĞLU

Yaşam ve Öğrenci Koçu

0533 246 61 60