Tarihini kendi içinde saklayan gizemli şehrin insanları; eleştirilmekten çok hoşlanmayan, insanı mert yapan, yaşadığı coğrafyaya tutkulu, espri kabiliyeti yüksek, gurbetçiliği pek sevmeyen, sert mizaçlı görünseler de, duygusal insanların doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı şehir !

Dik yamaçlarında ve dar sokaklarında yorgun ayak izleri, demirleyen mendireklerinde buğulu vedaların ayrılığa kattığı hüzünlü şehir.

(Yıl 1950, Numune Hastanesi önünde bekleyen atlı faytonlar)

Hiçbir mutluluk Kalepark'tan

Emperyali, Pazarkapı'yı seyretmek kadar uğramadı gönlümün o eksik tarafına.

(Yıl 1964, Pazarkapı Mahallesi Çocuk Yuvası çocukları)

Trabzon ismini telaffuz etmek bile heyecanlandırmaya yetiyor bizi!

Binlerce yıl geçmişi olan Trabzon'da ortalama yaşam süresi 65-75 aralığı olsada sanki iki yüzyıl yaşayacakmış gibi severiz memleketimizi.

Ne tarihimize sahip çıkabildik, ne kültürümüze!

Gittikçe yabancılaşıyoruz şehrimize! 

(Yıl 1960, Pazarkapı Mahallesi Dere İçi Sokak)

Bu şehrin paraya, pula, fabrikaya, sanayiye ihtiyacı yoktu. Bacasız sanayi denilen turizm şehri olması gerekirken,

Altı bin yıllık tarihi olan 

(Altı bin yıllık tarihi geçmişi olan dünyanın en büyük limanlarından Hadrianus Limanı, karanlıktan kurtarın beni, güneşi göreyim diye adeta yalvarıyordu yetkililere, ama duymadılar. Duymadıkları gibi üzerini betonla kapattılar.)

Trabzon şehri, tarihi eserlerime dokunmayın, beni koruyun, yıkmayın, betona teslim etmeyin, sahillerimi yağmalamayın diye adeta yalvarıyordu.


(1970'li yıllar, siyah kumuyla özdeşleşmiş, göz alabildiğince uzun sahilinden ismini alan Uzunkum Sahili.)

DUYAN OLMADI!!

Maalesef 

KORUYAMADIK...

Şehri 1980'den sonra yönetenlere bakın, ne demek istediğimi anlarsınız.

Günü ve koltuğu korumak amacıyla yapılan kısa vadeli uygulamalar çözüm olmamıştır.

Trabzon'um çok yakın bir tarih olan

44 sene öncesini arar hale gelmiştir. Çok değiştik, çok, fiziksel olarak da, yapısal olarak da.

Onlarcasını da verebilirim ama isterseniz ,sadece bir örnek, çok önemli bir örnek vermek istiyorum.

Avni Aker ve Yavuz Selim bizim evimizdi, yuvamızdı.

Trabzon çocuklarının anılarının olduğu,


(Yıl 1974  Avni Aker 19 Mayıs törenleri)

İnsan kendi evini yıkar mı? Yuvasını dağıtır mı?

Binlerce hatıramızla birlikte yıktılar, darmadağın ettiler işte...

Ferah bir nefesin tutunduğu hayatsın ve yağmurun düştüğü toprakların kokusu.

Sen, hayal edilemeyecek 

O gerçeğin ta kendisi olmakla birlikte,

Düşlerim gibisin, masalım gibisin Trabzon'um

Neşeme seni katarım, 

Keyfimi seninle çıkarır, duygumu seninle bölüşür, hüznümü seninle yaşarım.

Ne insanlar geçmiştir daracık sokaklarından, hangi delikanlılar ve hangi genç kızlar içmiştir çeşmelerindeki buz gibi sularından. 

Öyle özleriz maziyi 

O yıllar maalesef geçmiştir,

Biz insanlar seni değil menfaati seçmiştir !!!

Gönlümce bir zaman yaşayamadım, kayboldum, kaybolan yıllar içinde...

Ağladım mı, güldüm mü?

Yaşadım mı, öldüm mü?

Bir kısa gün gibi bir ömür geçtide anlayamadım.

Kalın sağlıcakla...