İlk intiba çok önemlidir değil mi? Her ne kadar çenesi düşük bir ikizler burcu olsam da, bu yazıya nasıl başlayacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Çünkü hayatım boyunca hep herkes beni sevsin istemişimdir. Dolayısıyla ilk yazımda nefret edilen, gıcık olunan o uyuz tip olmak istemiyorum. Önyargılı olun istemiyorum. Beni sevin istiyorum. Ne halt ettiğini bilmiyoruz, bu hayatta hangi amaçla bulunduğunu bilmiyoruz, seni sevip sevmeyeceğimize nerden karar vereceğiz “ulan” şeklinde bir çıkış yapmayın diye, ilk yazımı, tarafımı tarafınıza tanıtmaktan yana kullanıyorum. 

88’in Mayıs’ında, Trabzon’un merkezinde 4 kilo 250 gram olarak dünyaya geldim. Şu an 0.1 ton olduğum düşünülürse oldukça zayıf bir bebeklik dönemim olmuş. Tamam tamam korkmayın, bütün yazı bu kadar ayrıntılı gitmeyecek. İlkokulu Dumlupınar’da, ortaokulu Cumhuriyet’te, liseyi Tevfik Serdar Anadolu Lisesi’nde tamamlayarak; 2007 yılında Bahçeşehir Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği’ni kazandım, en burslusundan.  

Üniversiteden önce, TRT Çocuk Korosu, okul koroları, tiyatrolar ve öğrenci konseyi başkanlıklarıyla sürdürdüğüm sosyal hayat anlayışım; üniversiteden sonra, Allah’ın Amerika’sının San Diego’sunda bisiklet taksiciliği yapmaya kadar uzandı. Bisiklet taksicilik nasıl birşey gözünüzde canlanmadıysa şöyle söyleyeyim. Bir fayton düşünün, at bendim. Tavsiye ederim ama, 3 ayda 15 kilo garanti.  

2010 yılında Açıköğretim İşletme Fakülte’sine kaydoldum 2.üniversite bahabında. Niye böyle birşey yaptın derseniz, insanlar sorduğunda söylemesi çok havalı oluyordu ondan. Yalnız şöyle bir sıkıntı var ki hala 2.sınıftayım. Havam batmak üzere yani. Aynı 2010’un Ocak’ında okulun Erasmus programına başvurarak 5 aylık bir İskoçya macerasına atıldım University of Aberdeen’de. Aldığım 4 dersin sadece 1’ini verebildim çünkü ben o sırada Birleşik Krallık’ın nadide şehirlerini gezmekle, Lady Gaga ve Rihanna konserlerinde hop hop zıplamakla tatmin ediyordum kendimi.

 2011 yılı kafa karışıklıklarıyla dolu bir yıldı benim için çünkü yaptığım stajlar sonucu, mesleğimde çalışmayı hedeflediğim dalın hayal kırıklığını yaşadım feci bir şekilde. O ben değildim ve ben beni bulamıyordum taa ki evimin mutfağında kendimi bulana kadar. Ben sanırım Gastronomi bana göz kırpıyor diye etrafımla konuşurken, başta babam herkes de bana göz kırpıyordu ne ayaksın sen diye. Korkuyolardı okulu bırakacağımdan, hayatımı karartacağımdan.. 

Gelelim benim bu köşeye layık görülmeme sebep olan o muhteşem 2012’ye. Okulumun, dünyanın en iyi 3 okulundan biri olan Stanford’la yaptığı anlaşmalar sonucu, kendimi geçtiğimiz yaz Silikon Vadisi’nin ortasında “Teknoloji Girişimciliği” eğitimi alırken buldum. Hiç aklımda yokken beni oraya iten şey ise, oldukça mesai harcadığım twitter’da kendi kendime takılırken yarattığım, adı başharflerimden oluşacak kadar yaratıcılık patlaması yaşayan projem “AFK Ödülleri”. Evet böyle birşey yaratmıştım ve kafama gore ünlü ünsüz 48 kategoride ödül dağıtmıştım insanlara. Ertesi gün Demet Akalın’ın mesajıyla uyandım: “Senin ödüller bütün gazetelere haber olmuş twit kardeş, napıyosun sen?” diyordu. Ne yaptığımı bilmiyordum, şuursuzca ulusal radyo programlarına davet ediliyordum, katılıyordum, anlatıyordum, geleceği olmayan projeye gelecek yazıyordum. İşte Silikon Vadisi’ne de bu yüzden gittim. Projeme gerçek anlamda gelecek yazmak için. Dünyanın en iyi profesörlerinden dünyanın en güzel üniversitesinde dersler aldım. En önemlisi de dünyanın en büyük şirketlerini gezme fırsatı yakaladım. Google, Twitter, Cisco, Facebook, Apple, VmWare, LinkedIn, HP bunlardan birkaçı. Güzel şeyler de yaptık orada. Mesela yarattığımız “Adwises” isimli sosyal medya alanındaki bir projemiz Google tarafından alınmak istedi. Verdik mi? Tabi ki hayır. Projeyi hayata geçirdik mi? Tabi ki hayır. Proje üyeleri olarak birbirimizi boğmazsak birgün hayata geçireceğiz inşallah.  

Amerika’dan döner dönmez de, yıllar önce milletin ne ayaksın sen diye bana göz kırptığı mesleğin başında buldum kendimi. Gurme Trabzon. Ne oldu baba? Ne oldu ey klasik görüşlüler? Ne yapıyorum ben şimdi? Aşçılık, işletmecelik, garsonluk, çok bilmişlik.. Restaurant davası, deneyerek tecrübe edindiğim ve bütün gün ayakta kalsam da yorulmayacağım tek iş bu dünyada. Onun dışında AFK Ödülleri proje aşamasında ve çok yakın zamanda hayata geçiyor. E Mayıs ayından itibaren sağlam adımlarla gelen bir internet dergisinde gezi ve gurme yazıları yazmaya da başlıyorum. E arada sırada size de yazacağım. Mutluyum yani. Siz de ne yapın edin, günde 24 saat ayakta kalarak mutlu olduğunuz o işin peşinden gidin.  Fuzuli toplum ve elalenin çocuğunun baskısının peşinden değil.